28 Şubat 2016 Pazar

BİZE GÖRE / AHMET HAŞİM

Hareketsizliğe düşen güzel bir vücudu nasıl her tarafından yağ tabakaları kaplarsa, gazeteler de bir yandan yiyecek ve içecek ilanları öte yandan yazıyı sayfadan süren resimlerin istilası altında kaldı.

Dünya basınına göz atılınca hükmedilir ki, zamanımızda mide ve barsak, beyinden çok daha onurlu bir organ rütbesini bulmuştur. Hatta iri göbekli insanların çevremizde çoğaldığına bakılırsa, bir çoklarının şimdi beyinleirni kemik mahfazasından çıkarp karınlarında taşıdıklarına hükmetmek gerekiyor.

Aşk geçici, evlilik ise süreklidir. Evliliği aşkın devamı sanmış nice saf gönüllü çiftler, üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüşler ve bir akşam, kendilerini karşı karşıya esner bulmaktan şaşırmışlardır.

Bütün canlı yaratıklara göre, insanın üstünlüğünü sağlayan, yeteneklerinin çeşitliliğidir. En zeki hayvan bir tek şey yapar, ama onu en yetkin bir şekilde yapar. (Gourmont)

Hayvan amacına varmış duruyor, insan amacını hala aramakla uğraşmaktadır.

Ruh çözümlemelerinde eşsiz olan bir filozofun dediği gibi dikkat, bekleyiş, uyarı durumunda yay gibi gerilmiş duran adam esneyemez. Esnemek, savaş ve savunma konumunu bırakmış, tam bir güvenlik içinde olduğunu duyan bedenin mutlu teslim oluşudur.

Bir havra daha yapılmış, bunun ne önemi var? Kökleri her yanda dünyayı saran bütün bankalar birer havra olduktan sonra...

Kim diyor ki kadın şimdi eskisi gibi, yüzünü sıkı örtüler altında saklamıyor? Ya boya örtüleri? Bunların altında gerçek yüz hiç görülebilir mi? Boyalar olmasa, bilmem kadın ne yapacak? Kadın ne yapardı bilmem ama boyalar olmasa bilmem ki göz nasıl boyanırdı?

Nietzsche'ye göre milletleri birbirine düşman yapan biricik güç tarihtir. Geniş bir insansal anlaşmaya varabilmek için yapılacak ilk iş, tarih öğretiminin, el birliğiyle ortadan kaldırılmasıdır.

Fiyatlar günden güne ucuzlamakta, ödeme için yapılmakta olan kolaylıklar artık herkesi otomobile doğru çekmektedir. Öyle ki her adamın şişip koca bir otomobil haline gelmesi ve caddelerde akan halkın bir dev sürüsünü andırması hiç de  uzak bir gelecek değil.

Geleceğin otomobil şehrinin zemini çeşitli tabakalardan oluşacak. Trafik alanını boşaltmak için evler kalkacak ve bütün bir mahalleyi karnında toparlayan Amerikan işi kırk, elli katlı binbir pencereli korkunç ve çıplak dikdörtgen prizmalar yükselecek.

12 Şubat 2016 Cuma

AFORİZMALAR / FRANZ KAFKA

Bilgeliğin başladığına ilk işaret ölmek isteğidir. Bu yaşam dayanılmaz görünür, bir başkası ise erişilmez.

Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olmayacağını anlamak ne büyük bir mutluluktur.

Sein sözcüğü Almanca'da iki anlama gelir: var olmak ve onun olmak.

İnsan ancak olabildiğince az yalan söylediğinde, olabildiğince az yalan söylemiş olur, yoksa olabildiğince az yalan söyleme fırsatını bulduğunda değil.

Dünyadan elini eteğini çeken, herkesi sevmelidir, onların dünyasından da elini eteğini çekmektedir çünkü. 

İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleir bunlardan çıkar. Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için cennetten kovuldular, tembelliklerinden geri dönemiyorlar. 

Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur. 

Kendini insanlığa bakarak sına. Şüphe edeni şüpheye, inananı inanca götürür bu. 

Kuramsal olarak eksiksiz bir mutluluk olanağı vardır: İçimizde yok edilemez bir varlık olduğuna inanmak ve ona ulaşacağım diye çaba harcamamak. 

Aynı insanda öylesine algılar vardır ki, birbirinden tamamıyla farklı olmasına rağmen aynı nesneyi konu alırlar, dolayısıyla bundan ancak aynı insanda farklı özneler olduğu sonucunu çıkarmak gerekir. 

KİTAB'UL KALB / RAMAZAN KAYAN

İman ile ihlasın buzağı ile takası.. Tabii ki yalnız tarihte Samiri'nin eli ile piyasaya sürülen değil, arzın yerinde ve her zaman müşteri bulabilen çağcıl buzağılar... Çünkü Samiriler seri üretime geçti.

Zaman uzadıkça, şartlara teslim olundu yada mevcutla yetinme arzusu öne çıktı... Olumsuzluklar kanıksandı, statü içselleştirildi. Mücadelenin ilk yıllarındaki aşk, heyecan, öfke, coşku, aksiyon, bilinç ve bilgi yara aldı. Arzular, emeller, idealler, hedefler yerini hayatın acımasız yüzüne bıraktı.

Bizi sürekli uyarı ve öğütleri ile ihya edecek olan salih ve sadık dostlarımızın gölgesinin üzerimizde olması gerekiyor. Çünkü nasihat dinlemek, kalbin yumuşaması ve günahların baskısına karşı koyabilmek için koruyucu ve besleyici bir çaredir.

İnsanoğlunun kulluk çizgisinden sapmaya başlamasının en tehlikeli aşamalarından biri günah bataklığına sürüklenirken bunu savunuyor olmasıdır. Günah işlerken baş gösteren iç sıkıntı kişiyi tevbeye yaklaştırır. Aksine günahtaki iştah ve ısrar ise onunla bütünleşme ve bir yaşam tarzına dönüştürme olarak belirir.

Liberalizmin etkisi olsa gerek, günah kanıksanır oldu. Özgürlükler ve temel insan hakları kapsamında günah serbestisinin önü açıldı. Kimse kimseye müdahil değil, kimse kimseden mesul değil. "Emr-i bil maruf nehy-i anil münker" farzı sanki nasuh bir hüküm gibi.

Zaman uzadı, akide felsefileşti, ahlak liberalleşti. Akıl mutlaklaştı, ayet sloganlaştı, İslam protestanlaştı, din ideolojileşti, amel siyasileşti kalp kaskatı kesildi.

Hep aynı işleri yapa yapa öylesine rutinleşiyorzu ki, git gide hayatın tadı ve anlamı kayboluyor. Hayat adeta çekilmez bir angaryaya dönüşüp ruhumuza abanmaya başlıyor. Aslına bakarsanız bu bir yürek  yorgunluğudur. Onu nasıl dinlendireceksiniz? Sayfiye yerlerinde, tatil beldelerinde mi? Bol oksijen ve güneşle mi? Müzikle mi? Çok renkli bir yaşamla mı? Bunu dinleme ile tedavi edemezsiniz. Yüreğin insana isyanıdır bu. 

Düşmanlarım bana ne yapabilirler ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet,  sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir. Değil mi ki göğsümde Allah'ın kitabı ve Rasul'ün sünneti vardır. (İbn-i Teymiyye)

Belki de cezaevindeki tüm suçlulardan özür dilememiz gerekecek, fıtratlarının İslam'la temas kurması için devreye giremediğimizden dolayı. Sokak çocuklarından, fiziksel özürlülerden... Onlara özür borcumuz var... Yürek özürlü davrandığımız için.

YOKSULLUK İÇİMİZDE / MUSTAFA KUTLU

_Ben atesitim Engin Bey
_Peki insan ateist olunca kavunun tadı değişiyor mu?

Hayatım her gün kazandığım yeni yalnızlıklarla zenginleşiyor. (Süheyla)

Eşyadan eşyaya seyahat edip durma. Kendine uzaktan bakmayı öğren.

Ölüme ağlama. Kalbe bak. Hata ve isyan ile pişman, ibadet ve taat ile neşveli değilsen zaten ölüsün.

Her meseleye cevap veren, her gördüğünü kucaklayan, her bildiğini anlatan bir kimse mi gördün; derhal ondan uzaklaş.

Melal içindesin, yoksul olduğunu düşünüyorsun. Ne ki senden alınmıştır, o senin hayrınadır. İçindkei yoksulluğu hissediyor musun? İşte senin için en hayırlı vakit. Unutma, ihtiyaç mütemadidir. 

Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap. Kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferah erecektir.  (Ataullah İskenderi'nin Hikem-i Ataiye'sinden ilham ile)

ALEMDAĞ'DA VAR BİR YILAN / SAİT FAİK ABASIYANIK

 Okumuş yazmışa benzersin de... 
_ Ne olacak okumuş yazmışa benzersem?... 
_ Okumuş yazmış adam öğüt vermez de, dedi. 
_ Ya ne yapar? dedim. 
_ Adamı anlar, dedi, ne yapacak.


_ Neden denizde insana ölüm korkusu gibi bir şey geliyor?
_ Ölüm korkusu değil o, dedi, akıl korkusu.
_ Ne demek o Barba?
_ Denizde kafa başka türlü,karadakinden başka türlü işler.Karada çare elini uzatsan elindedir.Ama bir sandalın içinde çaresizliğin elindesin.

Onu atmosferimize alıştırdığımız gün bayramlar edeceğiz. Elimize görünüşü dehşetli, korkunç, çirkin ama aslında küser huylu,pek sakin, pek korkak, pek hassas, iyi yürekli, tatlı ve korkak bakışlı bir yaratık geçirdiğimizden böbürlenerek onu üzmek için elimizden geleni yapacağız. Şaşıracak, önce katlanacak. Onu şair, küskün, anlaşılmayan birisi yapacağız. Bir gün hassaslığını, ertesi gün sevgisini, üçüncü gün korkaklığını, sükunu kötüleyecek, canından bezdireceğiz. İçinde ne kadar güzel şey varsa hepsini birer birer söküp atacak. Acı acı sırıtarak İsa'nın tuttuğu belinin ortasındaki parmak izi yerlerini, mahmuzları, kerpeteni, eğesi, testeresi ve baltasıyla kazıyacak. İlk çağlardaki canavar halini bulacak. Bir kere suyumuza alışmayagörsün. Onu canavar haline getirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayacağız.