12 Şubat 2016 Cuma

KİTAB'UL KALB / RAMAZAN KAYAN

İman ile ihlasın buzağı ile takası.. Tabii ki yalnız tarihte Samiri'nin eli ile piyasaya sürülen değil, arzın yerinde ve her zaman müşteri bulabilen çağcıl buzağılar... Çünkü Samiriler seri üretime geçti.

Zaman uzadıkça, şartlara teslim olundu yada mevcutla yetinme arzusu öne çıktı... Olumsuzluklar kanıksandı, statü içselleştirildi. Mücadelenin ilk yıllarındaki aşk, heyecan, öfke, coşku, aksiyon, bilinç ve bilgi yara aldı. Arzular, emeller, idealler, hedefler yerini hayatın acımasız yüzüne bıraktı.

Bizi sürekli uyarı ve öğütleri ile ihya edecek olan salih ve sadık dostlarımızın gölgesinin üzerimizde olması gerekiyor. Çünkü nasihat dinlemek, kalbin yumuşaması ve günahların baskısına karşı koyabilmek için koruyucu ve besleyici bir çaredir.

İnsanoğlunun kulluk çizgisinden sapmaya başlamasının en tehlikeli aşamalarından biri günah bataklığına sürüklenirken bunu savunuyor olmasıdır. Günah işlerken baş gösteren iç sıkıntı kişiyi tevbeye yaklaştırır. Aksine günahtaki iştah ve ısrar ise onunla bütünleşme ve bir yaşam tarzına dönüştürme olarak belirir.

Liberalizmin etkisi olsa gerek, günah kanıksanır oldu. Özgürlükler ve temel insan hakları kapsamında günah serbestisinin önü açıldı. Kimse kimseye müdahil değil, kimse kimseden mesul değil. "Emr-i bil maruf nehy-i anil münker" farzı sanki nasuh bir hüküm gibi.

Zaman uzadı, akide felsefileşti, ahlak liberalleşti. Akıl mutlaklaştı, ayet sloganlaştı, İslam protestanlaştı, din ideolojileşti, amel siyasileşti kalp kaskatı kesildi.

Hep aynı işleri yapa yapa öylesine rutinleşiyorzu ki, git gide hayatın tadı ve anlamı kayboluyor. Hayat adeta çekilmez bir angaryaya dönüşüp ruhumuza abanmaya başlıyor. Aslına bakarsanız bu bir yürek  yorgunluğudur. Onu nasıl dinlendireceksiniz? Sayfiye yerlerinde, tatil beldelerinde mi? Bol oksijen ve güneşle mi? Müzikle mi? Çok renkli bir yaşamla mı? Bunu dinleme ile tedavi edemezsiniz. Yüreğin insana isyanıdır bu. 

Düşmanlarım bana ne yapabilirler ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet,  sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir. Değil mi ki göğsümde Allah'ın kitabı ve Rasul'ün sünneti vardır. (İbn-i Teymiyye)

Belki de cezaevindeki tüm suçlulardan özür dilememiz gerekecek, fıtratlarının İslam'la temas kurması için devreye giremediğimizden dolayı. Sokak çocuklarından, fiziksel özürlülerden... Onlara özür borcumuz var... Yürek özürlü davrandığımız için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder