30 Ekim 2015 Cuma

MAVİSİNİ YİTİRMİŞ YAŞAMAK / ALİ ÇOLAK

Eğer her akşam ve sabah kalbinizi şöyle bir hesaba çekmiyorsanız, inancınızı bileyip azminizi artırmıyorsanız, her şeye çoktan alışıp gitmişsinizdir. Çünkü insanın en kolay yaptığı şeydir alışmak.

Hayat acılarla doludur. İnsanlar yaşamaktan bıkmasınlar diye, acıların yüzüne bir parça tebessüm çalınmıştır.

Gariptir insanoğlu, yürümez, sevmez, mektup yazmaz, ağlamaz ve dua etmez.  Sonra da mutlu olamıyorum der.

Bir kere alışma kapısını açmaya görsün insan, sonra ardı arkası kesilmez bunun. Kendinizi bir kere kaptırmaya görün günlerin akışına, kalbinizde ne varsa alır götürür. Acılar karşısında kılınız kıpırdamaz olur, haksızlıklara susarsınız. Katliamlar, skandallar, haksızlıklar görür önce biraz yüzünüzü ekşitir, sonra unutur gidersiniz.

Güzeldir ölüm, insanlara insan olduklarını hatırlatır. Yoksa hayat onları Tanrılaştıracaktır. Allah'tan bütün bütün uzaklaşacaktır.

Mevsimlerin değişiminden şehirlilere ne? Mevsimler değişince şehir insanının hayatı değişmez ki, değişen sadece giysiler olur. Oysa köyde, kasabada mevsimler yönetir insanları, mevsimlere hazırlık yapılır.

KARDEŞLİK ÇAĞRISI / RAMAZAN KAYAN

İşte kardeşlik acziyeti ile başlayan kardeşlik açmazı. Tehlikeli sinyal şudur, "içe kapanma","eve kapanma","işe kapanma","kapalı kardeşlik". Kayıplar böyle başlıyor. Arzuladığı ortamı bulamamanın getirdiği kopuş.

Banka cüzdanları, kredi kartları, çek koçanları hayatımıza öylesine girdi ki, bir yoksula vermek için üzerinde sadaka verecek para bile bulamaz hale geldik. İnternet sitelerinde dünya vatandaşlığına koşarken, yanı başımızdaki kardeşlerimizi kaybediyoruz.

Bu sınavda hanım kardeşlerimiz ne durumda? Bacılarımızın dünyası çok mu farklı? Onlardaki kapris, kompleks, hırs daha da endişe verici...İslami amaçlı buluşma ortamlarında bile dedikodu, kulis, koğuculuk sınır tanımıyor. Öyle ki dedikodu dünyalarına erkekleri de çekebilen becerikliler. Eşini taksitli hayata mahkum kılan bacılar. Özel hayatından ve özel ihtiyaçlarından başka bir şey düşünmeyen hanımcıklar. Elleri nasırlı bacılarını hor gören, annelerinden bile ar duyan yeni yetme bayanlarımız.

İnsanlar arasında katılıp onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlar arasına katılmayıp onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha hayırlıdır. (Tirmizi)

Keşmirli kardeşlerimizin çilesini dillendirirken, keşke biraz da kenarımızdaki çaresiz kardeşlerimizi dinlemeye zamanımız olsa. Sınır ötesi Müslümanların kardeşliğinden gündem açmak daha kolaycı bir tercih olsa gerek. Çünkü fiili sorumluluklar hemen karşımıza çıkmıyor yada sarılabileceğimiz gerçekler bulmakta zorlanmıyoruz.

Sınıflı bir dünyanın uzaklaşan kardeşleri için yakınlaşma ortamıdır mescit. Caprice'deki kardeşle, gecekondudaki kardeşin buluşma noktası cemaatle namaz.

Erkek ve kadınımız, eş olmadan önce kardeş olmayı öğrenselerdi "kardeşlik aşkını" özümsedikten sonra hayat arkadaşı olmaya karar verselerdi, bugün hayatı birbirlerine çekilmez kılarlar mıydı?

KEKEME ÇOCUKLAR KOROSU / TARIK TUFAN

Bir iki arkadaşın dışında hiç kimsenin haberinin olmadığı nikahlar yapılıyor. İmam nikahının kutsallığı gençlik heveslerinin türettiği sağlıksız ilişki biçimlerini gizlemeye çalışıyordu. Sonuçta genç dulların sayısı artıyordu.

Okulda tesettürlü kızlarla, İslamcı camianın genç erkekleri arasında ilginç ilişki biçimleri gelişiyordu. Birbirlerinden ders notları almaktansa,diğer öğrencilerden almayı yeğliyorlardı. Sanki onlar birbirlerine namahrem fakat diğer öğrenciler mahrem gibi davranıyorlardı. Yüz yüze gelmiyor, konuşmuyor, yardım istemiyor, bir şeyler danışmıyor, sanki yokmuş gibi davranıyorlardı.

Sınırlar yürümesini bilmeyenler içindir. Genç kız bağırıyor "İşçilere, emekçilere!Gazete alır mısınız?" İşçilerin aşkına, emekçilerin adına. Pek kimse ilgilenmiyor, genç kız vazgeçmiyor. Bir gün evde kıstıracaklar, vuracaklar seni de. Teslim ol çağrılarına ateşle karşılık vereceksin. Yığılıp kalacaksın pencere önünde. İşçiler, emekçiler toplanacaklar evinin önünde. İstiklal Marşını okuyacaklar, yuhalayacaklar cesedini. Ucuz gazetelerin üçüncü sayfalarına düşecek fotoğrafın. İyi olmuş diyecek emekçiler:"Bunlar komünist, vatanı bölecekler."

Biriktirmemek!
Yarın endişesinin bir ur gibi beynimizi işgal ettiği bir zamanda hiçbir güvencesi olmayan bir sokak adamı yarına ait kaygılarını bugünden düşünmüyordu. Hiçbir güvencesi olmayan dedim de Allah o kadar mı uzak duruyordu bu şehirden? Ya ben Allah'ı nerede kaybettim?

KALEM VE KELEPÇE / YAŞAR KAPLAN

Halk gözünde muteber olmanın tek yolu vardır: Halkın keyfine uygun konuşmak ve yaşamak, halkın doğru bildiği şeyleri tekrar edip durmak. Halk öteden beri sürüp gelen düşünüş biçimlerini zorlayan kişi ve yayın organlarını pek sevmez.

Nasıl olsa biz zaten Müslümanız ve İslam'ı bilmemiz gerektiği kadar biliyoruz diye düşündüğümüz için İslam'In birçok inceliğini tanımaktan yoksun kalıyoruz. Değil iki günümüzün birbirine eşit olmaması, bütün yıllarımız birbirine eşit olarak geçip gidiyor da farkına varamıyoruz.

Pazardan aldığı patates için harcadığı zamanı, dinini öğrenmek için harcamayanların sayısı tahminlerin çok üstündedir.

Yazar ve araştırmacılar görüşlerini açıkça ortaya koymadıkları için, insanlar birbirlerini arkadan çekiştirmeye alışıyorlar.

Bir genç bir cemaate girince en güzel yurtlarda kalıyor, en güzel yemekleri yiyerek, en güzel sınıflarda okuyarak yetişiyor. Her türlü konfora sahip okullarda veya kurslarda okuma imkanı bulabiliyor. Okul sırasında kurs hazır, burs hazır. Okul bitince iş hazır, evlenmek istiyorsa kız hazır.

13 Ekim 2015 Salı

DEMOKRATİK İDEALLERİN ÇÖKÜŞÜ / NOAM CHOMSKY

Irving Krsitol: "Önemsiz insanlar gibi önemsiz uluslar da kendilerinin önemini abartıp yanılgıya düşerler.

Dahilde düzeni sağlamak için polis otomobillerine ne kadar gereksinim varsa, dünyada düzeni sağlamak için de savaş gemilerine o denli gereksinim vardır.

"Gündelikçiler, ticaret erbabı, evde kalmış kızlar ve sütçü kızlara neye inanacakları söylenmeli. Söylenmek istenen şudur: Halk bilemez, inanmalıdır ve neye inanacağı kendisine dikta edilmelidir." John Locke

ABD'nin ve Sovyetler'in uydularına karşı takındıkları tavır öylesine farklıdır ki, bu farkı fark etmemek için ancak bir çaba harcamak gerekir. Batılı entelektüeller bu çabayı göstermişlerdir.

Hedeflerinden biri salaklar ve cahillerdir. Bunlar deliklerde tutulmalı, anlayabilecekleri kadar basitleştirilmiş martavallarla uyutulmalıdır, izole edilmelidir. En ideali bunların her birini ve tek başına olmak üzere TV ekranının karşısına oturtmak, spor müsabakalarını, Brezilya dizilerini seyrettirmektir. Organize olmalarına izin verilmemelidir.

Demokratik sistemin esasını ikna ve telkin etme özgürlüğünün mevcudiyeti bir başka deyişle "razı etme mühendisliği"nin serbestçe mesleğini icra etme özgürlüğünün varlığını oluşturmaktadır. Bu rıza mühendisliği halkın, gerçek konumundan haberdar olmamasını, katılımcı olmamasını, diğer ürünler gibi ideoloji için de bir tüketici olması sağlanmalıdır. Çoğunluk elini eteğini gerçeklerden çekmeli, bir hayal alemine dalmalıdır. fukaralara zenginlik hikayeleri, baskı altında tutulanlara özgürlük masalları,üstelik güçsüz olup, yenik düşmüş bulunanlara zafer hayalleri satılmalıdır. Ve elbetteki bu razı etme mühendisliğin, işini kotarabilmesi için bazı araçlara ihtiyacı vardı. Bunun için en mükemmel aracı da TV'dir.

Henry Giddings: "Filiplinler'deki az gelişmiş insanları biz niye öldürüyoruz? Öldürüyorsak onların iyiliği için öldürüyoruz."

Sokaktaki evsiz insan, eğer rahatının bozulmasını istemiyorsa ilk vazifesinin malikanesinde keyif süren zenginin keyfine keyif katmak olduğunu bilmelidir.

Amerikan vatandaşları, en azından imtiyazlı bulunanlar ve renk seçimini hatalı yapmamış olanlar, yani toplumun önemli bir kısmı, devletin baskısından tamamıyla azadedir.

Komünizmde halk sömürülerek, kapitalizmde ise düzenin efendilerine hizmet vaadinde bulundurularak güç ele geçirilmekte, geçirildiği yoldan korunmaya devam edilmektedir.

Niebuhr'a göre: "Rasyonel davranabilmek soğukkanlı insanlara özgüdür, oysa sıradan insanlar aklın değil, inancın peşinden giderler. Soğukkanlı gözlemcilerin, ortalama insanın ne derecede ahmak olduğunu ölçüye vurması, yutturacağı hayal ürünleri üretmesi ve bunları yutulur hale getirebilmek için olabildiğince basitleştirmesi gerekir."

KABUK ADAM / ASLI ERDOĞAN

Yalnızca kötülüğün en dibine inenler, erdemin doruklarına varabilirler.

Öylesine Batılılaşmışsın ki, sana işkenceden, tecavüzden, intihardan söz etsem burun kıvırıyorsun ama parasızlığı geçerli bir mutsuzluk sebebi sayıyorsun.

Hayatım boyunca okuduğum yüzlerce kitabı, dinlediğim insanları,anlamaya çalıştığım kavramları düşündüm, fizik, edebiyat, felsefe, tarih...Hepsinden geriye kalan tortu, bir avuç kumdan daha fazla değildi. Yirmi beş yıl boyunca yaşamın özüne ilişkin hiç ama hiçbir şey öğrenmemiştim. Beni kendimi, temelden ilgilendiren bir soruyla yüzleşmiş miydim gerçekten? Bu çeyrek yüzyılı, tek bir ağacı sabırla izlemeye adasaydım, kesinlikle daha bilge biri olmuştum bugün.

...bir kitabın kapağına bakarak içindekileri anlayamazsın.

...psikanaliz, nevroz, varoluşçuluk gibi kavramlarla kafası bulanmamıştı ve aslında son derece basit bir şeyi, bir başkasının korkunç acısını hissedebiliyordu.

AİLE BİLGELİĞİ / ROBIN SHARMA

Bir kapı kapandığında diğeri açılır. Ancak çoğu zaman kapanan kapıya öyle uzun bir süre pişmanlıkla bakarız ki bizim için açılmış olan diğer kapıyı görmeyiz. (Graham Bell)

Sıkıntılar cennetin mücevherlerini parlatmak için kullandığı elmas tozlarıdır. (Leighton)

Mutluluk belli şeyleri başardığında gelmez. Belli şeyleri düşündüğünde gelir.

Yaralarımız en nihayetinde bize bilgelik verir. Takılıp düştüğümüz taşlar ileride bize birer basamak olur. Ve yaşadığımız gerilemeler bizi güçlü olduğumuz yöne ilerletir.

Hayattaki en büyük risk, daha büyük risk almamaktır.

Kimileri kaderlerinde öyle yazıldığı için başarılı olurlar, çoğu insansa kafasına koyduğu için. (Anatole France)

Kendi koşullarının iyileşmesi için, başkalarının değişmesini bekleme. Sen önce davranıp onurlu bir yola gir. Yapılması gereken değişiklikleri sen yap.

Hedef koymak aslında, günlerinin ruh halin değil de hayatının misyonu tarafından yönlendirilmesi demektir. İnsan bir parça kağıt alıp onun üzerine hayallerini yazmak gibi basit bir hareketle moralini yükseltebilir ve kendisini çok daha iyi hissedebilir.

Ödüllendirilen davranış tekrarlanır. Bir hata iki kez yaptığın sürece bir hatadır. İlki bir öğrenme deneyimidir, büyümek için şart olandır.

Bir insanın başına gelebilecek en kötü tecrübe üretken olmayan bir yaşamın sonlarına doğru ir gün grileşmiş saçlar ve buruşmuş bir ciltle uyanıp yıllardır yalnıza kendisinin çok küçük bir kısmını kullanmış olduğunu fark etmesidir. (V.W.Burrows)

Bana bir keresinde Hollywood'daki başarısının arkasındaki sırrın filmlerin sonlarını daima en baştan yazması olduğunu söylemişti. Mükemmel bir son yaratıp, geriye doğru yazarmış.

Başkalarına üstün olmanın soylu bir tarafı yoktur. Gerçek soyluluk eski benliğinizden üstün olmanızdır. (Kızılderili atasözü)

Televizyon hep açıksa, bilgisayar oyunları devamlı çalışıyorsa ve radyo da yüksek sesle çalıyorsa, eviniz asla dış dünyanın etkilerinden uzak huzurlu bir sığınak olmayacaktır.

Doğru davranış, o an için kolay görüneni seçmek yerine kalbin ile vicdanının ahlakına ve değerlerine bağlı olarak sana söylediğini yapmaktır.

Hayatın minik patikalarından dışarıya adım bile atmıyor, ciddi riskler almıyoruz. Her gün aynı şeyleri düşünüyor, aynı şeyleri yapıyor, aynı şekilde davranıyoruz. Aldatıcı bir güvenlik bölgesinde oranın olabilecek en güvenli yer olduğuna inanarak yaşıyoruz hayatlarımızı.

Hayatınızın sonunda çok önemli olduğunu düşündüğünüz şeylerin aslında çok önemsiz olduğunu, çok önemsiz olduğunu düşündüğünüz şeylerinse en önemli şeyler olduğunu anlayacaksınız.

Yaşamın en üzücü yanı ölmek değil, hayattayken gerçek anlamda yaşayamamaktır. Hayatta gerçekten önemli olan şeyin ne kadar önemsiz şey topladığımız yada ne kadar para kazandığımız değil, yeteneklerimizden kaçını bu dünyaya bir değer katmak üzere kullanabildiğimiz olduğunu öğrendim.

2 Ekim 2015 Cuma

İSRAİL, MİTLER VE TERÖR / ROGER GARAUDY

Bugüne kadar Hitler'in Avrupa Yahudi cemaatinin yok edilmesiyle ilgili yazılı bir emri bulunmamıştır ve büyük ihtimalle de bu emir hiçbir zaman verilmemiştir. (Laquer 1981)

Yahudi yumruğunun gücü, üzerini kaplayan Amerika'nın çelik eldiveninden ve bu eldivenin içinde astar vazifesi gören dolarlardan gelir.(Yeşayahu Lebwitz)

...İsrail ordusu Lübnan'a girecek, işgal ettiği topraklarda İsrail'in müttefiki bir Hristiyan rejimi kuracak ve bundan sonra her şey kendiliğinden olup bitecektir. Lübnan'ın güneyindeki topraklar bütünüyle İsrail'e ilhak edilecektir. (1979 Moşe Şaret Günlük)

İsrail'in kanunu gereği, Patagonyalı bir Yahudi Tel Aviv hava alanına daha ayağını basar basmaz İsrail vatandaşı olur, Filistinli anne babadan Filistin'de dünyaya gelmiş bir Filistinli yurtsuz sayılabilir. Burada Filistinliler aleyhinde hiçbir ırk ayrımı yoktur, sadece Yahudiler lehine bir tedbir vardır.

Dindar Hristiyanlar, bin yıldan daha fazla bir süre 14.yüzyıldan Rönesansa kadar Constantin'in Papalık topraklarını Roma'daki Papa'ya sunduğuna inandılar. Benim öz annem, iyi niyetli binlerce insan gibi, 2 Ağustos gecesi kanlı bir haçın göğe yükseldiğini gördü ve buna ölene dek inandı.

Her sabun parçasında sihirli bir şekilde oraya yerleştirilmiş bir Yahudi'yi ve bu şekilde ikinci bir Freud, Enrlich veya Einstein'in çıkmasının engellendiğini görüyorlardı.

Siyonistlerin asıl gayesi Yahudilerin hayatlarını kurtarmak değil, Filistin'de bir Yahudi devleti kurmaktı. Eğer bilsem ki hepsini İngiltere'ye götürerek bütün Almanya(Yahudi) çocuklarının tamamını kurtaracağım ve İsrail toprağına götürerek ancak yarısını kurtaracağım, ben ikinci çözümü tercih ederim. Zira bizler yalnızca bu çocukların hayatını değil, İsrail halkının tarihini de düşünmek zorundayız. (Ben Gurion 1938)

İSLAM MEDENİYETLERİN YÜZLEŞMESİ / TARIK RAMAZAN

Günümüzde iyi Müslüman en ılımlı olanı-artık kelimelerin anlamlarını tercüme etmeyi öğrendik-değil de en zengin olanı veya stratejik olarak en işe yarayanıdır. Bu iki özelliği taşıdıktan sonra biraz gelenekçi, kapalı veya diktatör olmasına göz yumarız.

Çoğu zaman özgürleşme araçları, bütün normatif değerler unutularak bizatihi gayeler haline gelmiştir. Özgürlük özgürlüğü getirmiş, değişim de değişimi doğurmuştu.

Meyve veren ağaç gibi olun, sizi taşladıklarında onlara meyvelerle cevap verin. (Hasan el Benna)

Bizim sorunumuz maneviyat sorunudur. Bir insan gelip bana İslam aleminde yapılması gereken reformlardan, uygulanması gereken siyasi stratejilerden ve jeostratejik planlarından bahsettiğinde, benim ona ilk sorum sabah namazını vaktinde kılıp kılmadığıdır.

Aslında Yaratıcı'nın varlığını hatırlayarak yaşamak, yeyip içmek, uyumak ve kendine ait tüm ihtiyaçları gidermek zaten şeriatı uygulamaktır.

Allah yolunda ölmek zordur fakat Allah yolunda yaşamak daha da zordur. Bu cihad, her insana kendine ait olan haklarının  geri verilmesini öngören hayat için cihaddır. (Hasan el Benna)

Herhalde zekata verilebilecek en uygun tercüme "arındırıcı toplumsal vergi"dir. Zekatın farz olması, bu meseleyi, hukuki ve ahlaki alana yerleştirmek anlamına gelir ve bunun insanların insafına bırakılmadığına işaret etmektedir.

Amerikan vatandaşı Ay'a bir kaç keşif göndermiş olmaktan gurur duyabilir, fakat büyük kentlerde korkudan titremeden evlerine dönemez hale gelmişlerdir.(Albert Jackquard)

...ciddi inceleme bizim İslami eğitimimizin bir parçası olmalıdır. Zaten Müslüman ülkelerindeki birçok okulda ki buralarda tekrarlamak, yalnızca not için çalışmak veya başarısızlık arasında seçim yapmaya zorlayan aptallaştırıcı eğitim programları içinde çocuklar boğulmaktadır, öldürülen de bu akıldır.

Eğer bütün dünya aileyi referans yapmaktan utanç duyma modasını kabullenmiş olursa, o zaman bütün Müslümanlar nerede olursa olsunlar bunun önemini hatırlatma görevine sahiptirler.

Bir oda içinde sekiz kişinin yaşaması, bir yuva kurmak değildir. Bu olsa olsa bir hapishane oluşturmaktır. Yeni kopuklukları doğurmak, yalnızlıklar ve soyutlamalar yaratmaktır.

Çoğu zaman baskıcı kararlar niteliği taşıyan yasaların derhal uygulanması istenilir, sanki günümüzde iyi bir Müslüman olmak için daha az özgür olmak gerekiyormuş gibi.

TER VE TEMPO / HÜLYA AKTAŞ

Hayatında pek çok eksik bırakarak çalışmak ve bu nedenle daha fazla tüketmeyi hak etmek. Tükettikçe karşılığını ödeyebilmek için yine çalışmak...

...yenilen kısmından daha fazla yer kaplayan abur cubur ambalajları...

İnsanları açlık sınırında bırakarak kesintisiz bir mücadele içinde olmalarını sağlamak mı? Hiç olmazsa böylesi bir durumda boş durmaktan kaynaklanan ve zamanla artarak bir can sıkıntısı deryasına dönüşen bunalımlar, hezeyanlar olmayacaktır.

Kadın...Onun işi bu değil miydi zaten? Kelimelerle oynamak! Etrafa müsrifçe ve düşüncesizce fırlatılmış olanları toparlayıp onarmak, yeri ve zamanı geldikçe onlardan yepyeni dünyalar yaratmak...

Bir başka insanın bedenine yada ruhuna bağlı bir mutluluk ne kadar güven verici olabilir ki? Kendi varlığının çemberi içinde, hükmedebileceği alandan alıp çıkarmalı ne isteniyorsa. Bazen iç alemine bazen de dışındaki dünyaya yapılan düşünsel yada duygusal yolculuk, ikili ilişkilerdeki paradoksa düşmeme konusunda daha da uyarıcı oluyor.