2 Ekim 2015 Cuma

TER VE TEMPO / HÜLYA AKTAŞ

Hayatında pek çok eksik bırakarak çalışmak ve bu nedenle daha fazla tüketmeyi hak etmek. Tükettikçe karşılığını ödeyebilmek için yine çalışmak...

...yenilen kısmından daha fazla yer kaplayan abur cubur ambalajları...

İnsanları açlık sınırında bırakarak kesintisiz bir mücadele içinde olmalarını sağlamak mı? Hiç olmazsa böylesi bir durumda boş durmaktan kaynaklanan ve zamanla artarak bir can sıkıntısı deryasına dönüşen bunalımlar, hezeyanlar olmayacaktır.

Kadın...Onun işi bu değil miydi zaten? Kelimelerle oynamak! Etrafa müsrifçe ve düşüncesizce fırlatılmış olanları toparlayıp onarmak, yeri ve zamanı geldikçe onlardan yepyeni dünyalar yaratmak...

Bir başka insanın bedenine yada ruhuna bağlı bir mutluluk ne kadar güven verici olabilir ki? Kendi varlığının çemberi içinde, hükmedebileceği alandan alıp çıkarmalı ne isteniyorsa. Bazen iç alemine bazen de dışındaki dünyaya yapılan düşünsel yada duygusal yolculuk, ikili ilişkilerdeki paradoksa düşmeme konusunda daha da uyarıcı oluyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder