İnsanları kötü eğitim almaya mahkum ederseniz, bebeklikleirnden itibaren ahlaklarının bozulmasına izin verirseniz, daha sonra da bu eğitim sonucu suça itildiği için onu cezalandırırsanız, bizzat kendinizin hırsız yaptığı insanları cezalandırmaktan başka hiçbir şey yapmamış olursunuz.
Yoksulluk ve sefaletin artmasının bir nedeni, insanlarımızın lükse aşırı düşkün olması. Sadece zengin aileler arasında değil, uşaklar, işçiler, köylüler arasında, kısacası toplumun her kesiminde şatafatlı giyinmek ve pahalı yemekler yemek marifet sayılıyor. Fuhuş yuvalarınız da var, meyhaneler ve birahaneler de çabası. Bunlara bir de uğrunda su gibi para harcanan zarları, kağıtları, oyun masalarını, futbolu, halka oyununu ekleyin.
Bütün canlıları açgözlü ve haris yapan yoksulluk korkusudur, ama insanı korkudan başka diğerlerinden üstün olmak ve aşırıya kaçmak arzuları da açgözlü yapar.
...gençler, yanlarında da yaşlılar oturur, böylece yaşlıların bulundukları masada oturan gençlerin seviyesiz söz sarf etmeleri yada uygunsuz hareketler yapmaları da önlenmiş olur.
Ütopyalılar, yıldızlara veya güneşe bakmak dururken insanın bir mücevhere yada bir taşın sahte ihtişamına nasıl bu kadar kapılabildiğine şaşırırlar.
Kibirli insan kendi mutluluğunun, başkalarının talihsizlikleri ile bir aradayken, daha da artttığını düşünür, insanlar servetlerini sergileyerek kendilerini daha güçlü hissederler.
Aşırı adalet, aşırı hasarlar yaratır. Yasalara aykırı en ufak hatayı ölümle cezalandıran yada bütün suçları aynı kefeye koyan o korkunç stoacı anlayışı niye benimseyelim ki?
Halka servet ve özgürlük verilmemesi kralın yararınadır, zenginlik ve özgürlük, adaletsiz ve zalim hükümetlere karşı halkı tahammülsüz yapar, halbuki zorunluluk ve yoksulluk nefsi köreltir, sabırlı olmalarını sağlar, ruhlarının yücelmesine neden olur, aksi takdirde halk isyan çıkarmak isteyebilir.
İnsanların yaşamlarını İsa'nın kurallarına göre şekillendiremeyeceklerini anlayan vaizler, sizin bana önerdiğiniz şeye benzer bir yolu deneyerek, İsa'nın öğretisini, insanların mevcut alışkanlıklarına uyduracak biçimde değiştirdiler. Bu ise, insanların vicdan rahatlığı içinde günah işlemelerinin önünü açmaktan başka bir işe yaramadı.
Evli bir kadını ayartmaya kalkışan, zina yapanla aynı cezaya çarptırılır, çünkü ütopyalılar bir suça teşebbüs etmekle o suçu işlemek arasında bir ayrım görmezler, suçun gerçekleşmiş olması ona teşebbüs eden kişinin daha az cezayı hak ettiği anlamına gelmez.
Doğada az bulunan fakat herhangi bir kullanım değerine sahip olmayan şeylere aşırı değer vermek, insanoğlunun çılgınlığından başka bir şey değildir.
Onlara göre tabiat ana tüm cömertliğiyle bize gerekli olan su ve toprak gibi şeyleri kolayca erişebileceğimiz bir şekilde önümüze koymuş, bize gerekli olmayan faydasız şeyleri de bizden uzak kılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder