9 Mart 2016 Çarşamba

YALNIZ GEZENİN DÜŞLERİ / J.J. ROUSSEAU

Düşünen yalnız bir insan kaçınılmaz olarak kendisiyle meşgul olur.

Geleceğini bildiğim dertten değil, hissettiğim dertten üzülürüm ki, bu da onu oldukça hafifletir.

Gerçek mutluluğun kaynağının bizde olduğunu, mutlu olmayı bileni bedbaht etmenin insanların elinde olmadığını öğrendim.

Yaşamak için doğmuştum, yaşamadan ölüyorum. En azından bu benim suçum değil ve beni Yaratan'a yaratmama engel olunan büyük eserleri olmasa da en azından boşa çıkarılan iyi niyetlerimi, sağlıklı ama işe yaramaz hale getirilmiş duygularımı ve insanların beni horlayarak denedikleri sabrımı sunabileceğim.


İnsanların yaptığı kötülük, bana hiçbir şekilde dokunmuyor, beni korkutan yapabilecekleri kötülüktür.

İhtiyaçlarımla ilgili hissettiğim her şey beni üzer, aklımı karıştırır bedensel ihtiyaçlarımı göz ardı etmeden, zihinsel zevklerden gerçek anlamda bir tat alamam.

Misafirperverliğin bir tek Avrupa'da satıldığını gördüm. Asya'nın her yerinde sizi ücretsiz barındırırlar. Belki rahat etmek söz konusu bile değil ama "Ben insanım ve insanlara konuk oldum" diyebilmek az şey mi? Beni barındıran insanlığın ta kendisidir. Yürek bedenden daha çok gözetilirse, ufak mahrumiyetlere daha kolay katlanır.

Mutsuzluk şüphesiz çok büyük bir öğretmendir fakat bu öğretmen, derslerini pahalıya ödetir ve faydası da parasına değmez.

Gördüm ki bir iyiliği zevkle yapabilmem için zorlanmadan, serbestçe hareket etmem gerekiyor ve iyi bir işten alacağım tadın yok olması için onun benim gözümde bir görev olması yetiyor. O andan itibaren, mecburiyetin ağırlığı en tatlı zevkleri bile bir yük haline getiriyor.

Uygarlaşmış insan, doğanın kendisine bahşettiği özgürlük ve erdemi lüks ve tüketim uğruna bir kenara bırakmıştır.

Kendi dışımızda hiçbir şeyden değil, sadece kendimizden ve kendi varlığımızdan zevk alınır ve bu durum sürdükçe tıpkı Tanrı gibi insan kendi kendine yeterli olur.

Benim yerine kendi yarattıkları ve gönüllerince nefret edebilmek için istedikleri şekle soktukları Jean Jacques'tan başkasını görmeyecekler. Öyleyse onların beni görme biçimlerinden üüzntüye kapılmam yanlış, buna hiç aldırmamam gerekir çünkü onların gördükleri ben değilim.

Genç bilgeliği öğrenme, yaşlılık da uygulama zamanıdır. İtiraf ederim ki, tecrübe daima bir şey öğretir, fakat sadece bundan sonra yaşayacağımız zamana faydası vardır. Ölme zamanı gelince naısl yaşamak gerektiğini anlamanın ne değeri var.

İnsanların başkalarını eğitmeye başlamadan önce kendisi için öğrenmesi gerektiğine inandırm.

Şimdiye kadar insanların kötülüğün ürünü olarak gördüğüm olayları artık insan aklının kavrayamayacağı ilahi sırlar olarak görmekten kendimi alamıyorum.

Yaşlı birinin öğreneceği tek şey ölmektir, fakat aksi gibi benim yaşımda en yapılan da bu, ölümün dışında her şey düşünülür.

Tüm yaşlılar hayata çocuklardan daha fazla bağlıdırlar ve gençlerle karşılaştırıldığında daha zor ayrılırlar hayattan. Çünkü ömürleri boyu bu dünya için çalışmışlar ve tüm çalışmaları sona erdiğinde boşuna emek verdikleirni görmüşlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder