17 Mayıs 2016 Salı

ÇÜNKÜ ZORDUR SEVGİ /RAINER MARIA RILKE

Her çocuğun dünyaya gelirken kendisine çekirdek halinde bağışlanan bir kişiliği de beraberinde getirdiğini gören ve bu kişiliği saygıyla karşılayan anne babalar bile çocuklarını ileride bir baltaya sap olacak gibi yetiştirmeye çaba harcar, bu davranışlarıyla çocukların belli bir yöne yöneltilmeyi değil, beslenip doyurulmayı gereksinen yaşamlarına karşı suç işlemiş olurlar. 

Öğretmene düşen, kendisine emanet edilmiş çocuk topluluğundan birbirinden farklı pek çok çocuk yetiştirmektir.

Okulun anne babaların başlattığı bir eğitimi ileriyle götürmekten, kişilik denen şeye karşı sistemli bir savaşı gerçekleştirmekten başka şey yaptığı yok. Bireye bireyin istek ve özlemlerine yukarıdan bakmakta, onu kitle düzeyine indirgemeyi görev bilmektedir. Büyük kişilerin yaşam öykülerini okuyunuz, ne olmuşlarsa hep okula karşın olduklarını göreceksiniz. 

Büyük düşüncel okullarda tüm dirimselliğini yitirip soyut ve sıkıcı nesnelere dönüşmüş, çünkü eğitmek gibi bir amaç söz konusu düşünceler içine yerleştirilmeye çalışılmıştır. "Genel eğitim" denen şey, baştan sona o rantsız ölçüde büyüyüp kişisellik dışı nitelik kazanan bilgi birikiminden başka bir şey değildir, bir konuşma el kitabı gibi cansız, onun gibi iç tutarlıktan yoksundur. Okulda çocuğa gereksindiği şey değil, onun hiç ilgi duymayacağı hazır sonuçlardan belki bir porsiyon sunulmaktadır, o kadar. 

Acaba özellikle aylak aylak geçirmek zorunda kaldığımız günler, alabildiğine yoğun bir etkinlik içinde bulunduğumuz günler değil midir? Acaba aylaklık sonrasını izleyen çalışmalarımız, eli boş oturduğumuz günlerde içimizde gerçekleşen o büyük devinimin en son yankılanışı değil midir?

Üzerimizdeki akıl almadık baskısıyla ölüm gibi böyle bir ağırlığın işlevi, bizi yaşamın daha derin, daha iç katmanına daldırmak, belli bir gelişimin sonunda eskisinden büyük bir üretkenlikle buradan boy verip çıkmamızı sağlamaktadır.

Yalnız olmak iyidir, yalnızlık zordur çünkü, bir şeyin zorluğu da onu yapmanız için artı bir neden oluşturur.

Dost denilen kişiler dans ve müzik gibi olmalı, asla bilinçli değil, istemdışı bir gereksinime uyarak onlara doğru yola koyulmalıdır. Dostluk bunun sonucunda doğup çıkmalıdır ortaya. Birbirlerine doğru yürüdüler mi, biri ötekine ayak bağı olur.

Nereye gidileceği bilinmedi mi, veda etmek içinden pek gelmez insanın. Ölmek üzere olanların veda etmekte o kadar zorlanmalarının nedeni de budur.

Toprak altında kalmak tohum için toprağın üstüne çıkmaktan daha kolay değildir. Kolay ve zor diye bir şey yoktur. Zor olan yaşamın kendisidir. Sen de yaşamak istiyorsun değil mi?

Vakitsiz ekilen tohumlar yeşermez. Oysa sabır ve çaba gerçekten her an ekmeğe dönüşebilir.

Bir ağacın kökünün dallarında taşıdığı meyvelerden haberi olmasa da, gerekli besiyi yine yollar, besleyip doyurur onları.

Meyvenin çekirdeğini içinde taşıması gibi ölümü kendi içinde taşıdığını eskiden insan bilir, sezerdi.

Sevilmek geçiciliktir, sevmek kalıcılık. 
Asla tutmamaya çalışmakla sımsıkı tutuyorum seni.

Deha zamanı için sürekli bir baş belasıdır.

Birinin yaşayıp da yaşadığını bilmemesidir ölüm.

Yol varılmak istenen hedeften daha fazla bir şeydir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder