15 Nisan 2016 Cuma

ÇÖZÜMLÜ DÜNYA AHİRET SORULARI / SELÇUK KÜTÜK

Kibir hastalığının özünde yatan temel problem kişinin sahip olduğu güzellik, zenginlik, ilim vs. gibi vasıfların kendi şahsından kaynaklandığını zannetmesidir.

Behlül Dane'nin Haccac-ı Zalim'in "sen mi zahitsin, yoksa ben mi?" sorusuna cevabı:
"Zahit kişi aza kanaat edendir. Ahirete nazaran çok az bir senet sayılacak dünya malı ile kanaat ettiğinize göre, zahit sizsiniz."

Bir varlığı gerçekten seviyor olmanın en temel ölçüsü, sevdiğiniz kişinin isteklerinin size ağır gelmesidir. O zaman Allah'ı gerçekten sevene O'nun emirleri ağır ve angarya gelmez.

Aynı çiçekten ve benzeri şeylerden beslendikleri halde yılan zehir, arı bal yapar.

Dünyaya olan düşkünlüğümüzün bir sebebi de kendimizi baki vehmetmek ve ölümü aklımıza getirmemek, sahip olduğumuz şeyleri hep bizde kalacakmış gibi düşünmektir. Kısa bir mesafe gitmek için bineceğimiz taksinin rengi, modeli bizim için önem taşımaz. Çünkü biraz sonra ondan ineceğimizi biliriz, ona kalben bağlılık hissetmeyiz. Demek ki bizleri kalben dünyaya bağlayan şey ölümü unutmamızdır.

Eğer deniz suyu genimin altında olursa onun yüzmesini sağlar, fakat aynı su geminin içine dolarsa batmasına sebep olur. Zenginlik, makam sevgisi ve şöhret olma arzusu deniz suyu gibidir. Kişi servet sahibi olmayı hırs haline getirmişse, su dolan gemi gibi batar.

İnsan psikolojisi bazı yanlışların sürekli bir şekilde tekrar edilmesi halinde bu hataları olağan ve normal şeyler gibi algılamaya yatkındır. İnsanların bu zayıf yanını kötüye kullanmak isteyen basın organları, cinselliği, ahlaksızlığı, içki kullanımını gündemde tutarak bu davranış düşüncesini yerleştirmeye çalışmaktadırlar.

Adım atma işlemini aynı şeyin tekrarı olarak ve gereksiz gören bir kişi, olduğu yerde kalır. Ayetlerin ve tesbihlerin telafuzu sırasında da kişi yeni anlamları keşfetme, kalben ve zihnen huzur bulma açısından yol alır.

İnsanlar ünlü bir mağazada indirim yapıldığında, faiz, borsa ve döviz kurları değiştiğinde veya otomobil fiyatları düştüğünde hemen haberdar oluyorlar ve fırsatı kaçırmamak için uzun kuyruklar oluşturabiliyorlar. Ama Allah'ın, karşılığında ebedi bir saadeti teklif ettiği fırsatları değerlendirme hususunda çok ağır davranıldığını, ibadetleri yerine getirmede duyarsızlık gösterildiğini ve nankörlük sergilendiğini görüyoruz. 

Son elli atmış yılda dilimizin geçirdiği değişimin İngilizce'nin altı yüzyılda geçirdiği değişimden daha fazla olması bir şeylerden şüphelenmek için yeterli bir sebep dğeil mi?

İnsanlarını tanımadığınız, görülecek yerleri ve yollarını bilmediğiniz bir ülkeye gideceğiniz zaman turistlerin yaptığı gibi elinize bir rehber kitap alır ve ona göre hareket edersiniz. Rehbersiz dolaşmaya kalkarsanız ya kaybolursunuz yada başınıza istemeidğiniz şeyler gelir. Dünyada sürecek olan hayat yolculuğu da aynen böyledir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder