İşçiler direndiler, çalışma saatlerini azaltıp "boş vakit" edindiler. Ancak hayatın (üretimin) temposu o kadar hızlanmıştı ki, bunun bedeli aynı hızla tüketerek karşılanıyordu.
Ve şimdi artık o peşinde koşulan "boş zaman" tıkabasa doldurulmak için (moda tabiri ile dolu dolu yaşanmak için) bir çırpınma başladı.
Makinalar ev kadının işlerini az zamanda kotarmasını sağlıyor, lakin o spor salonundan kuaföre, moda derfilesinden akşamki konsere, o mağazadan bu mağazaya koşuyor, bu koşuşturmanın stresini atmak için uzak doğu öğretilerine başvuruyor, terapilere katılıyor.
Bergson şöyle diyordu: "Zaman ancak arka planla geçmeyen bir şey olduğu sürece geçer. Süreyi ancak müzik ve anlatıya can veren şeylerle hissedebiliriz. Mola ve yavaşlık." Cedlerimiz söylemiş zaten:
Erişir menzil-i maksuduna aheste giden
"Kuvvetli diye hür olana önce nefsine karşı bağımsız olana sonra da herkese ve bütün dünyaya karşı bağımsız olarak davranabilen insana derler." Nurettin Topçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder