8 Nisan 2016 Cuma

İSLAM'IN VAADETTİKLERİ / ROGER GARAUDY

Bazı üçüncü dünya ülkelerinin topraklarında empoze ettirilen Avrupa tipi toprağı derin sürme teknikleri çok ince humus tabakalarını gömmektedir. Enerji bakımından zengin kimyevi gübreler Batı tarafından satılmaktadır.

Boşuk İslam sanatının en belirgin vasfıdır. Mihrabda ne heykel ne de resim bulunur. İşte Allah bu yokluk ile ifade edilir. Allah her yerde mevcuttur, fakat görülmez. O halde, O'na mekan tahsis etme veya O'nu resimle temsil etme iddiasında bulunmak küfürden, putperestlikten başka bir şey değildir. İşte dini sanatta tasvire yer verilmeyişinin asıl sebebi budur.

Hacc, kendisini Allah'ın iradesine teslim etmiş olan kimsenin, tasavvufun merhalelerinden geçerek, Halim olan Allah hürriyetine doğru yaptığı yolculuğun sembolüdür.

Gerçekte "gelişmiş ülkeler" ve "az gelişmiş ülkeler" diye bir şey yoktur, fakat "hasta" ve "aldatılmış" ülkeler vardır. Bir kısmı büyümelerinden dolayı hastadırlar. Diğerleri ise, Batı'da yetişmiş ve geleceklerinin, hasta ülkelerin geçmişinde ve onların taklid edilmesinde olduğu kendilerine inandırılmış olan elitleri tarafından yürütülen bu intihar sayılabilecek büyüme hayaliyle aldatılmışlardır. 

Batılılar garip bir şekilde Yunan öğretisine ve ifade ettiği cansız varlığa, kendinden olmayanları, barbar ve esaret için doğmuş kabul ederek, onları bünyesine almayan Yunan site milliyetçiliğine ve Roma'nın mülkiyet ve imparatorluk yetkisi mefhumlarına kapanıp kalmaya "Rönesans" demektedirler. 

Tarihçilerimiz haklı olarak bu kasırgalara "barbar istilaları" adını vermişlerdir. Ancak her nedense bu istilalar, Avrupalıların işi olunca tarihçilerimiz ir şekilde ağız değiştirmektedirler. Artık bunlar büyük istilalar değil, büyük keşiflerdir.

Eğer İslam, önce bütün Arabistan'da, sonra Atlantik Okyanusundan Çin Denizine kadar geniş alanlarda böylesine bir güçle ve böylesine bir çabuklukla yayılabilmişse, bu onun cemaatlerinin, kültür ve imanlarının çözülmesi sebebiyle yolunu şaşırmış milletlerin hayatlarına yeniden bir anlam kazandırmış olmasından dolayıdır.

Namaz, her türlü yeterliliğin aksine, yani sadece insanın gücü ve bilgisi ile yetinme iddiasının aksine, Allah'a karşı bağlılığın bilincidir.

Tamamen İslami bir maneviyat şekli olan tasavvuf, aslında insanı özünden uzaklaştıran her tülü arzuya karşı yapılan iç mücadele demek olan büyük cihad ile, İslam cemaatını Allah yolunda ayıran her tülü iktidar, zenginlik ve yanlış bilgi putperestliğine karşı, onun birliği ve ahengini sağlamak için çalışmak demek olan küçük cihad arasındaki bir dengeden ibarettir.

O halde modernlik, modernizm, modernleşme, başka milletler tarafından bir şekilde kendi ihtiyaçlarına cevap vermek üzere ortaya konan bir hayat tarzının naklinen başka bir şey değildi.  Yabancı ihtiyaçların İslam ülkelerine nakledilmesi Müslüman'ı bizzat kendisine yakınlarına, tarihine, kültürüne, kendi geleceğine yabancı bir hale getirmiştir.

İnsan kendisi dışında her şeyi değiştirdiğini iddia ederse, her devrim başarısızlıkla sonuçlanacaktır. "Allah içlerinde olanı değiştirmedikçe , insanların durumunu değiştirmeyecektir." Rad 

"Çalmak ihityaç duyulan şeyi almak değil, fakat ihtiyaç duyulmayan şeyi lüzumsuz yere toplamaktır." Kilise babaları tarafından söylenmiş

Rönesanstan bu yana, Batı cemiyetlerimizde insan "Fatihler çağından" yalnız toplulukların en son çöküşüne kadar, durmadan artan bir ferdiyetçilik, gayri insani pazar ekonomisi rekabetlerinin yaygınlaşması, zayıf olanların, kuvvetli olanlarca hiçbir sorumluluk duyulmaksızın ezilmesi, en lüzumsuz ihtiyaçları bile bencil arzunun gerçek ihtiyaçlarıymış gibi gösteren reklamcılık ve pazarlamada görülen istekleri kamçılama teknikleri yüzünden yalnızlığa diğer insanlardan soyutlanmaya itilmiştir.

İslam'ın bütün tezahürlerindeki ana teması, insanın Allah'a yükselişinde ve Allah'ın da insana inişinde, Müslümanın kalbinin gevşeyip kasılmasında olduğu gibi ikili bir hareketle ilgilidir. 

Küçük cihad imanı tehdid eden veya zulmeden bir dış düşmana karşı onun kuvvetle savunulmasıdır. Büyük cihad ise, bencilliğimizi yenmek, iç güdülerimize ve arzularımıza hakim olmak için, her yerde Allah'ın iradesini hükümran kılmak için yapılan iç mücadeledir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder