12 Nisan 2016 Salı

KIZLARIMA MEKTUPLAR / EMRE KONGAR

Sevgiye dayalı bir ilişkide yapılabilecek en büyük hatalardan biri, karşınızdakinden de sevgisini kendinizin gösterdiği aynı biçimde göstermesini beklemektir.

Güzel bir kitap okumak, iyi bir film yada bir tiyatro oyunu seyretmek sevdiği bir şarkıyı dinlemek niçin yaşam kavgası sırasında yapılamayacak işler olsun? Tabii çalışacağız ama bunu yaparken yaşamayı unutmayacağız. Yaşamak, hayattan zevk almaktır.

Her ne kadar yemek, içmek, uyumak çok doğaldır desem de, bunların da yerleri ve zamanları açısından belli toplumsal kurallar ve değerler vardır. ...uykum geldi diyerek bürodaki masanızın üzerine yatak serip uyuyorsunuz. Akrabalarınıza konuksunuz ve tıka basa yediğiniz bir öğlen yemeğinden hemen sonra karnım acıktı diyorsunuz. İşte bu örnekler ne denli tepki alırsa, belki de cinselliği toplumun alışık olmadığı biçimde yaşamak da aynı biçimde tepki çekecektir. 

Erkeklerin size malları gibi davranmasını istemiyorsanız, siz de erkekleri malınız gibi görmeyin.

9-6 çalışma saatlerine uymayı, böyle bir işte çalışmayı sıradan görmeyin, böyle bir işte herkes gibi yaşama küskün çevreye ilgisiz, insanlara saygısız bir biçimde çalışmaktan korkun.

Sıradan kişilik ve monoton yaşam, pek çok kişinin sandığı gibi çevrenin bize empoze ettiği değil, bizim iç dünyamızda aşabileceğimiz özelliklerdir.

İş dışındaki ilgileriniz özel meraklarınız, monoton ve rutin yani sıradan bir işte bile sıradışı bir kişilik olmanıza yardım eder.

Bir kitabı okurken, bir konseri dinlerken alınan keyfi reddetmiyorum ama sonradan o kitabı  anımsamanın daha uzun ve dolayısıyla daha büyük bir zevk verdiğini vurgulamak istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder