12 Nisan 2016 Salı

DÜNYA, BATI VE İSLAM / ARNOLD TOYNBEE

Gerçek şu ki, Batı savaş sanatı, daima Batı hayat tarzının parlayan diğer bir yüzü olmuştur. Bundan dolayı, Batı'nın savaş sanatını alıp hayatını yaşamayı göze almayan her yabancı toplum, sanatın ustası karşısında başarısızlığa mahkumdur.

1919'da Mustafa Kemal tarafından başlatılan Batılılaşma hareketine gelince eğer I. Dünya Savaşı'ndan sonra Türkler, Batılılaşma veya tamamen yok olma arasında kaçınılmaz bir seçim mecburiyeti ile karşı karşıya kalmış olsalardı, Atatürk'ün yaratıcı içgüdüsü ve yöneticilik gücünün Türkleri eski muhafazakar sistemden çıkarmaya muvaffak olabileceğinden şüpheye düşebilirdik.

Batı medeniyeti 19. yüzyılda kendini öncelikle ilginç bir teknoloji olarak sunmuştu. 16. yüzyılda ise aynı Batı medeniyeti kendini alışılmadık bir din olarak sunmaya kalkmıştı. İşgalci Batı medeniyetinin görünüşündeki bu fark, birinci ve ikinci gelişinde bu medeniyete karşı, Uzak Doğuluların tepkisindeki farkı şöyle izah eder: Alışılmadık bir teknolojiyi kabul etmek, alışılmadık bir dini kabul etmekten daha kolaydır. 

Teknoloji ilk etapta yüzeysel alanda rol oynarken din ise direkt köke iniyor. Yabancı teknoloji, manevi hayatı parçalayarak sonuç itibarı ile aynı etkiyi toplumda gösteriyor ama bu etkinin su yüzüne çıkması için belirli bir zaman geçmesi gerekiyor.

Kendisini din olarak gösteren saldırgan bir medeniyet kendini teknoloji olarak gösteren medeniyetten, muhetemeldir ki, daha kuvvetli ve daha hızlı bir muhalefet uyandırır.

Gandhi eğer Hindistanlılar Batılı makinalar tarafından Batı'da üretilen giysileri giymeye devam ederlerse aynı şekilde bu makinaları Hindistan'a getirerek aynı şeyi burada üreteceklerini gördü.    ....İngiltere'den ithal edecekler, sonra bu fabrikaların kendileri için nasıl kurulacağını öğrenecekler, daha sonra da kendi alanlarındaki yeni Hint fabrikalarındaki çalışmalarını bırakarak zamanlarını Batı'nın işini yaparak, boş vakitlerini ise Batı tarzı filmler, konuşmalar, tazı yarışmaları ve dinlenme gibi eğlencelerle Hindistanlı olduklarını unutana kadar devam ederek değerlendireceklerdi.

Bugün Çin ve Japonya'da iki önemli faktör komunizme hizmet ediyor, biri Batı seküler sisteminin denenerek sonuç alınamamış bir tecrübesinin olması, iki hızla gelişen nüfusun geçim sıkıntısının baskısı.

Rusya onlara teknoloji ile birlikte komünizmi sunarken siyah bir ekmeği de sunuyordu. Bizim Batı medneiyetinin çıkıp, Çin ve Japonya'da seküler bir Batılılaşmayı sunmayı, ekmek yerine taş vermeyi teklif etmesi gibi bir şey olmuştu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder