9 Haziran 2016 Perşembe

BEATRICE'DEN SONRA BİRİNCİ YÜZYIL / AMIN MAAOLUF

Bana ne zaman bir kitap verse, bir sonraki buluşmamızda önce onu "yavaş yavaş" sindire sindire okuyacağımı varsayardı ve yanında kalem de bulundurmaz çünkü "insan büyük çoğunlukla okunaksız, kargacık burgacık bir yazıyla düşüncesini dışavurur, oysa asıl burada durmalıdır" deyip işaret parmağıyla alnına bastırırdı. 

Meslektaşlarımdan biri iş yaşantısının yirmi yılını daha ağır elmalar üretmeye harcadı, hep daha ağır ama tatsız, besin değeri genelde tükettiklerimizden çok daha düşük elmalar üretti durdu ve bunlar sadece en vicdansız üreticilerin daha çok para kazanmasına yaradı.
Venedikli başka bir meslektaşım, otuz yıl süren denemelerden sonra bir pirinç türünün hacmini, ondaki vitamin oranını düşürmemeye özen göstererek ikiye katlamayı başardı. Bugün onun sayesinde iki yüz milyon insanın beslenme şekli iyi anlamda değişti.
Bu iki araştırmacı da aynı kitapları okudulari aynı temel buluşlardan, aynı tekniklerden yararlandılar. Yalnızca bildiklerini aynı şekilde kullanmadılar.

Bu kadar çok gazete, radyo ve televizyon varken insan sonsuz sayıda farklı düşünce duyacağını sanıyor. Sonra tam tersi olduğunu fark ediyor. Bu sözcüklerin gücü, o an egemen olan düşünceyi, başka sesleri duyulmaz hale getirecek kadar abartmaktan başka işe yaramıyor.

Bazıları yığılmadan mı söz ediyor? Eğer dünyada bir yığılma varsa, bizim doymazlığımız, bencilliklerimiz, dışlamalarımız, sözde yaşama alanlarımız, etki alanlarımız yada güvenlik alanlarımız ve de uyduruk bağımsızlıklarımız yüzündendir.

Kin söz konusu olduğunda, bellek zamanın içinden geçerek her şeyle beslenir, bazen aşktan bile güç alır.

Işık nasıl gölgeyi büyütürse, iletişim araçları da bilinçsizliği öyle yaygınlaştırıyor, ışıldak ne kadar güçlüyse gölge de o kadar koyu oluyor.

Otoriter bir rejime karşı çıkan bir Avrupalı'ya "başkaldıran" deniyordu ama Clarence bir yazısında "başkaldıran bir Afrikalı" yazdığında yayın yönetmeni deyimi yerinde bulmayıp, bir biçim yada imla yanlışı düzeltir gibi danışmaya bile gerek duymadan onu "karşı çıkan" diye değiştirmişti.

Türleri incelemiş biri olarak, aşkın yaşamı sürdürmek için başvurulan bir hile olduğunu biliyorum, yine de insanın gözlerini kapatması pek hoş.

...kadın dülmanlığı öncelikle anadan kıza geçer. Benim gibi Akdeniz kıyılarında büyümüşse insan, bunu aklından kolay kolay çıkaramaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder