3 Haziran 2016 Cuma

YETER! GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE İNSAN DOĞASININ SONU / BILL MCKIBBEN

Marcy Darnovsky'ye göre tüketim kültürümüzle teknoeugenic vizyon arasında rahatsız edici bir uyum vardır ve insanların söz konusu teknolojilere olan içgüdüsel kuşkularının kolaylıkla giderileceği bir atmosfer oluşturulmaktadır. Örneğin amacın gerçekleşmesine yönelik koşul ve ortamların yaratılması marifetiyle, ilk zamanlar tepkiyle karşılansa da kısa zamand aherkes bir cep telefonu edinmiştir.

Televizyonu kaldırıp atabilirisniz fakat yine de bir TV toplumunda yaşama devam edeceksiniz.

Genetik anlamda gelişmeniz yaptığınız eylemden duyduğunuz keyfi artırmayacaktır. Tam tersine alacağınız hazzı tümden yok edebilir, çünkü esrimek ve kendinden geçmek akışın püf noktasıdır.

Eğer kendi gözlerine odaklanırsan etrafındaki her şey bulanık görünür, fakat çevrene odaklandığında her şey berraklaşır.

Cihazlar hayatlarımızı istila ettiğinde, insanlar yalnızca bu cihazların başıboş tüketicileri haline gelirler. (David String)

Albert Borgmann'a göre, bütün yoğunlumuzla odaklanacağımız bir meşguliyet (focal practice) edinerek ve zamanımızı ona hasrederek teknolojinin bizi esir etmesine karşı koyabiliriz.

Hiçbir şey yapmamak bir tür cehennemdir. ...tembellikten ötürü içine düştüğümüz cehennem hayatını daha kötüleştirmekten başka bir şeye yaramıyor.

Batı dünyasındaki insanların çoğunluğu artık geçimlerini alın teriyle ve zahmetle kazanmıyorlar. Oysa ki, daha az tercih ettiğimiz o zahmetli işlerde gösterdiğimiz çabayla elde ettiğimiz neşe, ödül ve gurur arasında garip ve kuvvetli bir ilişki vardır.

Ağır ve sıkıcı işlerden azat olan bizler, kendimizi daha doyurucu ve anlamlı işlere adamak için çok fazla boş vakte sahip olacağız. Fakat bu doğru olsa bile -şimdiye dek makineler bizi daha fazla Seinfield izlemeye yöneltti- o noktadan sonra bütün işler gözümüze anlamsız ve küçük görünürse ne olacak?

Bilim adamlarının pek çoğu artık "Olacak mı?" sorusunu sormuyor, onun yerine "Ne zaman?" diye soruyorlar.

Ölümsüzlük kişisel özgürlüğümüzün son kozu olacak ve çocuklarımızın bakımıyla ilgilenmek ve yaşlılarımıza ihtimam göstermek borçlu olduğumuz dünyamızı, hiç kimsenin hiç kimseye ve hiçbir şeye özen göstermediği bir dünyaya çevirecektir.

Amishlerin hayatları elbette mükemmel değil fakat en azından teknoloji olmaksızın da yaşanabileceğini ve teknolojik aletlerin yer almadığı bir hayatın durgun ve anlamsız olmadığını kanıtlıyorlar.

Bizi benzersiz yapan şey kendimizi dizginleyebilmemizdir. İnsanoğlu bazen yapabileceği bir şeyi yapmamak üzere karar verebilir ve isteklerine sınır koyabilir. İnsanoğlu "yeter" diyebilir.

Sebt günü kendimizi evrenin merkezine koymak yerine haddimizi bilmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır.

Gelişimi durduramazsın. Oysa ki bu doğru değil. Biz olgunlaşmayı tercih edebiliriz. Bu diğer insanlarla da paylaşacağımız ateş kadar devrimci nitelikte bir şey olacaktır.

Olgunlaşma bir durgunlaşma değildir...insanı her şeyi yapabileceğini düşündüğü ergenlik döneminin fantezilerini terk etmeye zorlar.

Teknolojinin sınırsız büyümesi ve ekonomik gelişme gibi alanlar yerine enerjimizi başka sahalarda yoğunlaştırmayı tercih edebiliriz: insanlara hizmet etmek, sanat, aşk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder