1 Haziran 2016 Çarşamba

SON ELÇİ / GÜNAY BAYBURTLU KESLER

Medeniyetle gelen sinir bozuklukları, tabiattan uzaklaşmak ve teknolojiye boğulmaktan kaynaklanmaktadır. (M. Gazali Fıkhu's 
Siyre)

Kişinin erdemli olması, kötü arzuları yok etmesiyle yada taşımamasıyla ölçülmez. Aksine iffetinin, arzularını kamçılayan dürtülerden kuvvetli olmasıyla ölçülür. Bu arzuları terbiye etmesiyle, iradesiyle kontrol altına almasıyla ölçülür.

İkram muhabbet dolu bir iletişim için en etkili yoldur. Çünkü insan ihsanın kölesidir. İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir.

Çoğu insan İslam hakkındaki problemi fikir bazında değildir. Alışkanlıklardan, alışılmış bir hayattan vazgeçilemeyişidir.

(Hak ile batılın mücadelesi)Amaç insanları gerçeğin bilgisinden uzak tutmak, suni konularla tartışma yaratıp gündem oluşturmak yada gündemi saptırmak, doğruya çağıranlar hakkında kafaları bulandırıp, şüphe uyandırmak, kaos ortamı oluşturup bunalan insanların dikkatini ve ilgisini her türlü eğlence, fuhuş, konforlu bir yaşam ile yönlendirmek ve böylece insanları düşünmekten alıkoymak/uzaklaştırmak.

Peygamber'in(s.a.v.) davetinin kitleler tarafından kabulünü önlemek ve halkın gündemini zevkli şeylerle meşgul etmek amacıyla eğlenceler düzenlenirdi. Buralara hikayeciler, kahinler, sihirbazlar ve komedyenler getirirlerdi.

Hiç kimseye kin ve nefret duymamak, şahsa değil onda ortaya çıkan kötü fiil ve sıfatlara düşman olmaktır aslolan "Kardeşine değil, günahına darılmaktır."

Bilindiği gibi o günün şartlarında şiir ve edebiyat kitleler üzerinde bugünün medyasının yaptığı psikolojik etkiyi icra ediyordu. Resulullah bu sebeple şiire ve şaire önem vermiş, şarileri teşvik etmiştir.

Aralarında Resulullah'ın olmaıs bazı insanları münafık olmaktan kurtaramamıştır. Her toplum bünyesinde böyle hastalıklı tipleri barındırır. Bunların zararı sağlam bir bünyede bertaraf edilir, ancak savunma sisteminin zayıfladığı bünyelerde hastalık bütün bedeni sarar.

Özellikle Hudeybiye andlaşmasıyla sağlanan barış ortamı insanların düşünmelerini ve iletişim kurmalarını kolaylaştırdığı için antlaşmanın yürürlükte olduğu iki yıl boyunca İslam'a girenlerin sayısı o güne kadar ki Müslümanların sayısından daha fazla olmuştur.

"Maddenin cinsi, doğuştan getirilen benlik, maddenin işlenmiş hali kimlik, onun bir mücevhere dönüşmesi ise kişilik ve şahsiyeti gösterir." (Şükrü Ünalan / Şahsiyet Tekamülü)

Dini sanki ilmi delillere muhtaçmış gibi göstermek yerine hakikatleri olduğu gibi anlatmlı, hikmetleri ise arayana bırakmalıdır.

Hicret...Bir kaçış değildir, hakların geri alınması için şartların oluşmasını beklemektir. Güç toplamak için geri çekilmektir. Tıpkı okun yaydan geri çekilirken alacağı mesefanin hızı ne kadar gerilirse o kadar fazla olacağı gibi.

Müslümanlara yaptıkları eziyet ve işkenceye karşılık vermeyişleri, zamanla onların kalplerinde yumuşamaya sebebiyet vermiş, düşmanlıklarını sorgulatmaya, gerçeği düşünmeye sevk etmişti.

Mekanlara özellik kazandıran ve değer verdiren faktör Allah'ın onları seçmesidir. Yönelişin mekana değil, Allah'a olması gerektiği bu uygulama ile öğretilmiş oldu. (Kıblenin değiştirilmesi)

İslam insanın kurtuluşu için gelmiştir. İnsanı ortadan kaldırarak kurtuluşu sağlanamaz. Savaş belirli insani ve ahlaki sınırlar içinde yürütülecek istenmeyen bir zorunluluktur.

"Dil hüner sahibinin anahtarıdır. Onunla gönül kapılarını açar." (Şeyh Sadi)

Şüphesiz insanı canlandıran ümit, öldüren ise ye'sdir. Ümitlerini yitirenler, karamsarlığa kapılanlar enerjilerini kullanmadan tüketirler. Çünkü ümitsizlik kayıtsız kalma, tembellik, keder, hor  görme gibi hastalıkları tetikler. Ümitvar olmak ise kişiyi Allah'ın razı olacağı en uygun biçimde davranmaya götürür ki, zaten beşer gücünün son sınırında da Allah'ın yardımı yetişir.

"Mücadeleleri sanıldığının aksine iyi taviz koparanlar değil, ustaca iyi taviz vermesini bilenler kazanırlar."(Sururi Seçmen, el Aziz Gazetesi)

İnsanoğlunun en derin açlığı sevgi ve takdir açlığıdır. Bu açlığı onda olduğunu bildiğimiz vasıfları fark ederek, riyakarlık ve aşırılığa düşmemek kaydıyla överek, ona değerli olduğu hissini vererek gidermekle en güzel iletişimi sağlamış oluruz.

İmanın zayıf olduğu, ahiretin unutulduğu toplumlarda ölümü temenni etmek bir hastalıktır. Çünkü böyle bir temennide kadere itiraz vardır.

Zor imtihan kudretlinin imtihanıdır. Şükür sabırdan zordur. Çünkü şükür kendi benini aşmayı ve nimeti sahibine teslim etmeyi gerektirir.

İslam'ın insanın düşünce, söz ve davranışlarına aksetmesi, onu özümsemesi, onu tabiatına mal etmesi ve onda derinleşmesi bir süreç ister.

"Bil ki, gerçek saadet fani vücudun desiselerinden kurtulup ilahi vuslata talib olmaktır." Hasan Basri

Kainatta olup biten her şeyin görünenin dışında görünmeyen bir başka yönü vardır ki, onu da ancak gönül gözü gören, aklın labirentlerinde kaybolmayanlar görebilir.

Eğer bir insanın cihadı bütünüyle dışa karşı yapılan davranışlara(hizmete, çalışmalara) bağlıyor ve iç dünyasını ihmal ediyorsa o insan, tehlike sınırları içinde dolaşıyor demektir.

Altın asitle saflaşır. Madenlerin saf ve som olabilmesi için içlerindeki cürufun atılması gerekiyordu. Allah ve Resulünün razı olacağı kıvama ulaşmak için cezanın eritici ve erdirici potasına girmek lazımdı. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder