20 Haziran 2016 Pazartesi

KÜÇÜĞE BİR DONDURMA / TUNA KİREMİTÇİ

Çingelerin unutma sanatı dedikleri şey... Başımıza gelenlere katlanabilmek, başımıza daha önce gelmiş şeyleri unutmanın çareleri. Bunları keşfetmeye çalışarak geçen hayat...

Bir sanat olarak unutmak...

Hayata devam edebilmek için başlarına gelen felaketleri unutmayı öğrenen Çingelerin kaderi.

İhanetleri unutmak, yara izlerini unutmak, yaptığımız bri hatayı, tutamadığımız sözleri, basit çözümsüzlükleri, eski bir adresi, bazı telefon numaralarını, vaktiyle bakmaya doyamadığımız bir yüzü, yediğimiz bir kazığı, çenemizi kıran bir yumruğu, tatlı bir okşayışı, çocuğumuzun plastik kovaya kum dolduran parmaklarını...


Yaşlı bir adamın günün birinde bütün zamanını ve enerjisini unutmaya harcamış olduğunu fark etmesi.


Hafızanın ihtiyardan intikamı: Bir sanat olmaktan çıkıp gerçeğin ta kendisi haline gelen unutuş....


Çünkü aklın yada mantığın yeri yoktu aralarında. Varlıklarını doğuştan gelen içgüdülerine "baba" ve "oğul" olma hallerine borçluydular. Gereğinden fazla bilinçli yaklaşıldığında solan her şey gibi, sevgileri de gücünü doğadan alıyordu. 


İnsanın kendi içine sık bakması iyi bir şey değil. Kapıları aklımıza her estiğinde açarsak, karşımıza ne çıkacağını bilemeyiz. Bazı şeylerin unutulmasında, birkaç kapının kapalı kalmasında fayda var.


Yaşamak babamın çok vaktini alıyordu....Zorla oynatıldığı bir mahalle maçında geride durup gelen toplara isteksizce vuran bir çocuğa benziyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder