2 Haziran 2016 Perşembe

İNSANIN DÖRT ZİNDANI / ALİ ŞERİATİ

Bilimin insani gayesinin bulunmayışı, bilimi şu örtülü "teknik bakımdan mümkün olan her şey ister istemez temenni edilen şeydir" postulatına dayanan hakiki bir "araçlar dini"ne dönüştürdü ve bu müthiş gücün tabiat ve insanlar üzerindeki yıkıcı etkileri karşısında tamamiyle bir kayıtsız kalmaya götürdü.

Tasavvuf görüşü, Tanrı'ya erişebilmeyi kabul ettiğine göre Tanrı'ya durağan bir yer tanımış olur. İnsan da oraya erişince Tanrı varlığında durmuş demektir. Buna karşılık "ileyhi", "O'na doğru","O'na yönelik" demektir. "O'nda" değil, "O'na" değil, "O'na doğru".

Tanrı sonsuzluktur, ebediyettir, mutlaktır. İnsanın Tanrı'ya yönelik yolculuğu, ebedi ve sürekli duruşu olmayan sonsuz tekamüle ve sonsuz Aşkın'a yolculuktur.

Doğal gereksinimlerinden farklı gereksinimlerinin onu uğraş, çaba ve eyleme yönelttiğini ve gereksindiği şeyi doğada bulamadığını gördüğü noktada, gelişim çizgisinde kendisindne önce gelen hayvandan ayrılmış demektir.

Kim insan gelişiminin ve olgunlaşmasının bir sınırda durduğunu kabul ederse insanlık kavramına karşı büyük bir suç işlemiş olur.

İnsan bilim ile doğanın zindanından, tarihin zindanından, toplumsal kurallara egemen düzenin zindanından kurtulabilir. Fakat yazık ki kendi zindanındna bilim ile kurtulamaz. Çünkü bilginin kendisi de tutsaktır.

Aşk her şeyi bir amaç uğruna vermek ve karşılığında hiçbir şey istememektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder