30 Haziran 2016 Perşembe

VAR OLMAK / NURETTİN TOPÇU

İnsan öyle bir ağaçtır ki, meyve vermezse kuruyor.

İnsan ruhu aleme yayılırken aynı zamanda kendi içinde derinleşmelidir. Başka varlıkların kendinde metafizik tecrübesine yer bırakmak için, bizzat kendi kendisinden boşalmalıdır.

İtikad haline gelmeyen afaki bilgi, bize bir yabancıdır ve sürekli hayata sahip değildir. Benim tarafımdan yaşanmamış, kelimenin tam manasıyle benim olmamıştır. 

Paliard diyor ki: "Güzelliğin aşıkları var, zenginliğin aşıkları var, bir de aşkın aşıkları var. Ve hepsinde görülen varlığına tahakküm eden hayalden başka her şeye karşı bir ilgisizlik, bir anlayışsızlık, bir asabiyet."

Yaşarken cesaretle ölümün koluna girebilenler görüyorlar ki, o bir düşman değildir. Belki bu dünyadaki zindan hayatının yarattığı düşmanlıklardan ve korkulardan en başta yaşama korkusundan temizleyerek kurtarıcı dosttur. 

Yeryüzü günahkarların vatanıdır. Günahsız olanlar, dünyaya hiç gelmeyenlerdir. Rabb'in huzuruna aslında günahsızlıkla değil, günahlarımızdan temizlene temizlene gidiyoruz. Fazilet dünyaya günahsız gelip, buradan günahsız gitmek değil, günahlardan temizlenmesini bilmektir.

Allah bizi günah işlemek için yarattı demektense, Allah bizi affedilmek için yarattı demek ilahi niyyet ve iradeyi daha doğru anlatmak olacaktır.

Yeis günah, ümit ibadettir. Daima ileri götüren yolları tanımak ve tanıtmak en büyük sevap sayılır, ilim bu sebepten tüm ibadetlerin başında bulunur. 

Gerçek saadet yolundaki insanın her adımı, yeni bir ülke kazanma hareketi değildir, belki kendi ülkelerinden bir kısmını daha terkedip çekilme hareketidir. Bunda zafer, elinde kendinin olan ne varsa hepsini terkedebilmektir. Bir makaradan çekilen iplik gibi bütün dünya emellerini, aleme ait bütün istekleri kendinden ayırıp kopararak terkedebilen insan mesuttur. 

Kin zaafın ve esaretin mahsulüdür. Muhabbet, bolluk ve rahmet dağarcığıdır. Zayıf beddua eder, kavi duanın sevgilisidir.

Fazilette ulaşılamayanın bütün perişan vicdanlar garazkarıdır. Duygusuz, aşıkın garazkarı, dinsiz, dindarın garazcısıdır.  Aşıka ve dindara bunun için iftira eder, yalan söylerler. 

Hayatın manasını hakkıyla ilenler, onu bol kazanma ve hoş vakit geçirme vehimlerinde telef etmezler, belki dost arama yolunda bir cihad devri sayarlar.

Musset'in dediği gibi "insan bir çıraktır, ıztırab onun üstadıdır ve hiç kimse ıztırab çekmedikçe kendini tanıyamaz. 

Çile bizi bizden ayıran ne varsa hepsini ayıklıyor. benliğimizde barınan binlerce yabancıyı bizden dışarı atıyor, bizi bize bırakıyor. Çile çeken ne eşyayı, ne dünyayı, ne de dıştan gelen halleri yaşamaktadır. O durmadan yanıp yakan bir kandil gibi kendini yaşıyor ve kendi kendini telef ediyor. 

Bu gördüklerin seni şaşırtmak için, seni sapıtmak için değildir. Seni acılarla uyandırmak içindir. Çok derin uykudakiler iğne batırılmadan uyanmazlar. 

Bize bir lütuf gibi saadet bağışlayan değil, bizde mesuliyet şuuru yaratan insan lazımdır. 

Dünya üç şeyle cennet olur: 
Elden, dilden ve gönülden vermekle, Allah kullarını ta'n etmeyip affetmekle, zalime zulmetmeyip hidayet yolunu göstermekle. 

Üç türlü insan Allah'dan uzaktır:
Rahatlarını hesaplayarak hizmetten kaçanlar(hizmet ehli olmayanlar), duygulu olduklarını ileri sürüp de sefalet sahnelerinden uzak duranlar, sefil ruhlarda feyz arayanlar.

Zevk dediğin, an içinde senin üzerinden geçip giden bir tutam yosun değil de nedir? Deryanın tadını tatmaya çalış. Damla, deryanın lezzetini tattığı anda deryaya kavuşmuştur, derya olmuş demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder