19 Ağustos 2015 Çarşamba

ALLAHSIZ MÜSLÜMANLIK / ÖMER LÜTFÜ METE

Dinimizi eğer yeterince zekice yaşamak gibi bir uğraş içinde değilsek, onun mükemmel oluşu tek başına bizi tatmin etmeye yetmeyecektir.

Bir insanın kendisinden daha kötü durumda bulunan birisini görüp şükredebilmesi ve ders çıkarabilmesi neden keramet sayılmasın? Hatta bu neden suda yürümek kadar üst seviyeden bir keramet olmasın?

Çağımızda cariyelik patlamıştır. Bunu da çağdaş insan, feminizmin altın döneminde becermiştir. Kendisini özgür hisseden ve öyle tanımlayan ama böyle iken aynı zamanda erkeklerin en azından göz zevki için birer araç olarak da kullandırtabilen sayısız genç kadın mevcut bulunduğu sürece fiili cariyeliğin kökü kazınmaz.

Allah dilerse insanın çabaları seçtiği hedef için gerekli her şeyi sağlayacak, dilemezse hiçbir sonuç alınamayacaktır. Ama her iki durumda da insan halifelik görevinin gereklerini yerine getirmek yolunda bütün yetenek ve enerjisini kullanmaya çalıştığına inanacaktır. Bu inanç onu sorumluluk duygusunu yitirmeden suçluluk duygusundan kurtaracak, böylece kendi kendisiyle barışık yaşayabilmesi mümkün olacaktır.

Kendi iyi halini ve herhangi bir boyuttan üstünlüğünü Allah'ın hem hediyesi hem de imtihan aracı olarak algılamayan, özellikle de izzetin tamamını Allah'a ait hissetmeyi sağlamayan bir ruh hali Müslüman için derin bir kişilik sorunudur.

Müslümanlar Allah'ın tarafında olduklarına göre, Yaratıcı bunca uzun bir zaman kendi tarafında bulunanların perişanlığını giderecek çözümleri neden ilham etmemektedir? Ediyorsa neden sonuç alınamamaktadır? Yoksa yüzlerce yıl öncesinden bu yana Müslümanlar artık Allah'ın tarafında yer almıyorlar mı? Allah'ın tarafında olmak sürüp giden başarısızlıklardan kurtulmak için en önemli etken değil midir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder