Psikolojik kitle bir an için birbiriyle kaynaşmış, ayrı kültüre sahip unsurlardan toplanma geçici bir mahluk gibidir. Tıpkı canlı bir vücudun hücrelerinin bir araya gelerek bu hücrelerden her birinin sahip olduğu özelliklerden çok farklı özellikler kazanmış bir varlık oluşturmaları.
Kimyada olduğu gibi, bazı unsurlar, mesela alkaliler ve asitler yan yana getirilince, bunların ayrı ayrı sahip oldukları kimyevi özelliklerinden bambaşka özelliklere sahip olan yeni bir madde oluşturmak üzere birbirleriyle uyuştukları görülür.
Ferdi vasıfların müşterek vasıflar haline gelmesi keyfiyeti, kalabalıkların yüksek bir zeka isteyen işlerini niçin beceremediklerini bize gösterir. Seçkin ve muhtelif sahalarda ihtisas sahibi kimselerden kurulan bir meclis tarafından alınan genel önemi olan kararlar, bir ahmaklar topluluğunun vereceği kararlardan hissedilir derecede üstün değildir. Zira bu meclisler ancak herkesin sahip olduğu bu orta derece vasıfları birleştirebilir. Kitleler, zekayı değil, vasat şeyleri bir araya toplarlar.
Kitle içinde bulunan fert sadece çokluğun sayı fazlalılığının verdiği bir duyguyla tek başına olduğu vakit frenleyebileceği içgüdülerine kendisini terk etmek suretiyle bir kudret kazanır.
Zira kitlenin kafasındaki düşünceler kadar hiçbir şey alacalı ve değişken değildir. Bir gün önce alkışladığını bir gün sonra lanetlediği görülür.
Bir kitleye mensup olması yüzünden insan, uygarlık merdivenlerinden birçok basamak aşağı iner. Yalnız bulunduğu zaman terbiyeli, aydın biriyken kitle halinde içgüdüleriyle hareket eden bir mahluk, yani bir vahşettir.
İstediklerini çılgınca bir şiddetle elde etmeyi arzu eden kitleler, bunları uzun süre istemezler. Devamlı düşünme yetenekleri olmadığı gibi devamlı bir iradeye de sahip değildirler. Kitle sadece içgüdülerine tabi ve kararsız değildir. Vahşi bir insan gibi arzu ile arzusunun gerçekleşmesi arasında hiçbir engeli kabul etmez ve üstelik sayının çokluğu kendisine karşı konulmaz bir güç hissi verir. Kitle halinde bulunan bir fertte imkansızlık kavramı kaybolur.
Kitleyi teşkil eden fertlerin zihni seviyesinde üstünlük bu prensibi bozmaz. Cahil ve alim, bir kere kitle içinde bulununca olayları objektif olarak gözlemlemek bakımından aynı kabiliyet seviyesine inerler. Zihni bakımdan yüksek seviyede olmanın önemi yoktur.
Kitle kahramanlarının hislerinde de aynı aşırılığı görmek ister. Görünürdeki vasıf ve faziletleri her zaman şişirmeli ve büyütmelidir. ..Onların bir kimseye karşı sevgileri, onu beğenmeleri, az zamanda ona tapacak dereceye gelir ve henüz doğan küçük bir soğukluk bile derin bir kin haline gelebilir.
Birçok meşhur filozof ve bu arada Herbert Spencer öğretimin insanı ne daha ahlaklı, ne de daha bahtiyar kıldığını ve insanın içgüdülerini, ırsi ihtiraslarını değiştirmediğini, fena bir yön verilmesi halinde maarifin faydalı olmaktan ziyade tehlikeli olduğunu göstermiştir. İstatistikçiler maarifin umumileşmesi nispetinde cinayetlerin arttığını, cemiyetin en fena düşmanlarının anarşistlerin çoğunun mekteplerden birincilikle çıkan kimseler arasından toplandığını söyleyerek bu görüşü tasdik etmişlerdir.
Okul gençleri hayatlarını kazanmaya hazırlayacağı yerde, onların başarıya ulaşmak için en ufak bir şahsi gayrete lüzum olmayan devlet memurluklarına hazırlıyor. Sosyal tabakaların aşağısında talihinden memnun olmayan, her zaman isyana hazır proleter kitlelerini ortaya çıkarıyor. Bu tabakanın yukarısında ise avare, aynı zamanda şüpheci, safdil, koruyucu devlet hakkında derin bir itimat besleyen, bununla beraber onu aralıksız taşlayan, kendi hatalarını hükumete yükleyen ve onu suçlayan, hükumetin müdahalesi olmaksızın hiçbir şey yapma kabiliyeti bulunmayan burjuvazimiz vardır. Devlet birinci kısma dahil olanları beslemeye ve ikinci kısımları da kendisine düşman etmeye mecbur oluyor. Pratikte hiçbir işe yaramayan bilgiler kazanmak, insanı asi yapan en vasıtadır.
Kitlelerin cinayetleri genellikle kuvvetli bir telkinden sonra yaşanır ve bu cinayete iştirak etmiş olan fertler bir görevi yerine getirdiklerine inanırlar.
En iyi çikolatanın X marka olduğunu yüzlerce defa okuduğumuz vakit, bunun birçok defa söylendiğini düşünür ve nihayet okuduklarımızın bir gerçek olduğuna kanaat getiririz.
Bugünkü okuyucu için Homeros'un eseri büyük bir can sıkıntısı verir, fakat bunu söylemeye kim cesaret edebilir? Parthenon şimdiki halinde cazibeden oldukça mahrum bir harabedir. Fakat öyle bir nüfuza sahiptir ki, artık o daima tarihi hatıralarının debdebesiyle birlikte görünür. Nüfuzun bir özelliği de her şeyi hakikatte olduğu gibi görmekten insanı alıkoyması ve muhakemeyi felce uğratmasıdır.
Kitleler ve fertler çoğu zaman hazır düşüncelere muhtaçtırlar. Bu düşüncelerin beğenilip kabul edilmesi onlardaki gerçek veya batıl payı ile ilgili değildir. Bu başarı onların nüfuzunda gizlidir.
...bunların onda dokuzu zamanlarını, emeklerini, ömürlerini, en fazla verimli olabilecek, etkili, kararlı senelerini kaybetmişlerdir. Önce imtihanlara girenlerin -sınıftan dönenlerin- demek istiyorum yarısı yahut üçte ikisini hesap ediniz, sonra sınıf geçenleri, diploma alanları ve bunların arasında da yarısı yahut üçte ikisini yani kafaları yorgun olanları hesaplayınız. Filan gün filan sandalye üzerinde yahut bir yazı tahtasının önünde iki saat içinde bir ilim heyeti huzurunda bütün insanlığın bilgilerini ondan istemek ne demek? Bu gençler o gün iki saat esnasında böyle yahut buna yakın bir isteğe cevap vermişlerdir, fakat biraz sonra artık bunlar o gençler değildirler. Ortaya bir yetişmiş insan çıkmıştır, ama bu insan bitmiştir de. Bu insan bir işe yerleşir, evlenir ve bir çember içinde biteviye dönmeye razı olur, vazifesinin başına geçer ve dürüst bir halde çalışır, işte o kadar, işte ortalama hasılat budur, gelir gideri karşılamaz.
Demokrasi, sosyalizm, eşitlik, hürriyet gibi ki manaları ciltlerce kitabın izah edemeyeceği derecede belirsizdir. Bununla beraber bütün meseleleri hallediyorlarmış gibi bu kelimelerin hecelerinde gerçekten sihirli bir güç vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder