Allah alemi önce görülsün diye yarattı. Sonra da gördüğümüzü birbirimizle paylaşalım, konuşalım diye kelimeleri verdi bize ama biz kelimelerden hikayeler yaptık da nakşı bu hikayeler için yapılır sandık. Oysa nakış doğrudan Allah'ın hatıralarını aramak, alemi onun gördüğü gibi görmektir.
Körlük, şeytanın ve suçun giremeyeceği bir mutlu alemdir.
Üstat nakkaş Mirek'e göre, körlük bir bela değil, bütün hayatını onun güzelliğine adayan nakkaşa Allah'ın vereceği son mutluluktur. Çünkü nakış, Allah'ın alemi nasıl gördüğünü nakkaşın aramasıdır ve bu eşsiz görüntü, ancak yoğun bir çalışma hayatından sonra gözler yorulup, nakkaş iyice yıprandığında ulaşılan körlükten sonra hatırlanarak olur. Demek ki, Allah'ın alemi nasıl gördüğü bir tek kör nakkaşların hafızalarından anlaşılır.
Kendi sefil çıkarlarımız, alev alev yanan şehvet duygularımız ve bizi kırık kalpli bir adama çeviren aşkımız için yapmaya hazırlandığımız berbat işleri fırsat çıkarsa daha yüce bir amaç için yapabilmek isteriz ya hep...
Evlenmeden önce alevlenen aşk yangını evlilikle söner ve geriye boş ve kederli bir yangın yeri kalır. Buna rağmen bazı aceleci budalalar evlenmeden önce aşık olup yana yana bütün aşkı tüketirler. Niye? Çünkü hayatta en büyük amacı aşk sanırlar.
Kitaplar insanın mutsuzluğuna teselli sandığımız bir derinlik katar yalnızca.
Aşk mı insanı budala yapıyor, yoksa yalnızca budalalar mı aşık oluyor?Yıllardır, bohçacılık, çöpçatanlık yapıyorum, bunun cevabını bilemiyorum.
Nakış ve sanatta hayal kırıklığına uğramak istemiyorsan eğer, sakın onu mesleğin olarak görme. Ne kadar hünerin ve yeteneğin olursa olsun parayı ve iktidarı başka yerlerde ara ki, hüner ve emeğinin karşılığını alamayınca sanata küsmeyesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder