Uzun hikaye diye bir şey yok. Bir anlatmak istediğimiz hikayeler var, bir de anlatmak istemediklerimiz.
Zamanında hayat dolu olan topraklar gün gelip terk edildiklerinde bir tür hüzün çöker coğrafyaya, havada dolanıp duran, bulduğu her çatlaktan içeri sızan bir keder bulutu asılı kalır. Belki de bu yüzden metruk mahallelerin sakinleri yaşadıkları yerlere benzer, ketum ve kapalı. Ne var ki bu yüzeyde görünen resimdir ve tıpkı yerküre gibi insanların da dışı nadiren içiyle aynı olur.
Bir oğlan çocuğundan erkek çıkarak iki şey vardır bu dünyada, unutma! Birincisi bir kadının aşkı, ikincisi de başka bir adamın nefreti.
Kadınlar ikiye ayrılır. Bariz biçimde karmaşık olanlar, karmaşık olduğu ilk bakışta anlaşılmayanlar.
Bütün erkeklerin arzuladığı tam da bu değil midir? Karmaşık olmayan bir kadın onları sorgulamayacak, dırdır etmeyecek, zıtlaşmayacak, eleştirmeyecek.
Gerçek dünya içinde gerçek insanlarla, toprağa bulanmış şekere benzermiş. Tadı güzel de olsa yenmeyecek türden.
İnsanlar hoş bir kadın gördüklerinde zamanla saçlarının ağaracağını yada cildinin sarkacağını düşünmüyorlardı, bunların olacağını bildikleri halde. Onun yerine seçili bir anın cazibesini alıp zihinlerinde ebedileştiriyorlardı.
Evli kalmayı başaran, ama gerçekten başaran bu kadar az insan varken, ne diye herkes evleniyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder