Amerika, en büyük satışların Şükran Günüyle Noel arasında sözüm ona dini bir kutlama adına yapıldığı yerdi. Bugün bu ülke insanlarının çok iyi 'worshopping' yani 'worship' görüntüsü altında 'shopping' yaptıkları pekala söylenebilirdi.
Bizim çocukluğumuzda bir mahalle dolusu çocuğun gördüğü oyuncak toplamından fazlasını şimdi tek bir çocuk görüyor değil miydi? Bizim bütün bir çocukluk dönemimizde gördüğümüz reklamlardan daha fazlasına şimdinin çocukları değil bir sene, belki bir ayda, belki de bir haftada maruz kalıyor değil miydi?
Çok şey istiyordu çocuklarımız evet. Ama bir açıdan ellerinde değildi bu. Onlar kahrolası kapitalizmin onları tüketim makinesi yapmaya azimli reklam adlı tuzağının bir numaralı kurbanlarıydı.
İlkelerimiz koşullu bizim. İnsanlığımızın sınırları var. Bir 'ama' bağlacıyla rahatlıkla tezimizin tersini savunabiliriz. Savaşa karşı olacak ama bunun için bir bedel ödemeye razı olmayacaktık. Özellikle de vicdanımızla cüzdanımız arasında sıkıştığımızda, fazla zorlanmadan 'ne yapalım, mecburen' deyip savaştan yana direksiyon kırıyorduk.
Kur'an'daki iki farklı hitabı sayıyordum şimdi. 'Ey insanlar!' hitabı mı daha çok 'Ey iman edenler!' hitabı mı, onu sayıyordum. 16'ya 89!
Artık 'özel'liğin de bir özelliğinin kalmadığını düşündüren günlerdi. 'Özel'lik 'genel'leşmiş gibiydi neredeyse. Her taraf 'bize özel' mallarla doluydu söz gelimi. Daha da çok insana satmak için kullanılan slogan 'size özel' idi. ...Herkes her zaman 'özel' olmak istiyordu kısacası. Kendisini 'özel' hissetmek istiyordu. 'Özel' olmak istemeyen bir Allah'ın kulu yoktu. Herkes 'özel' olmak istediği için de herkes birbirine benziyor, 'özel'liğin bir özelliği kalmıyordu.
Futbol asla sadece futbol olmadığı gibi, havuz, jakuzi, sauna veya masaj salonu asla sadece jakuzi, sauna, masaj salonu değildir. Bütün bunlar ardı sıra bir ruh hali, bir dünya görüşü, bir yaşama biçimi taşıyan birer simge ve birer göstergedir. Kendinizi bu göstergelerle ifadeye başladığınız anda, birilerinin koyduğu standartların yönetimi altına girmişsiniz demektir. Bugün şu standartlı tutturdum derken, yarın daha üst bir standart, o eşiği de yakaladım derken bir yenisi diye diye girdiğiniz yarış, sizi gerçekte ait olmanız gereken sevad-ı azamın uzağına düşürecek, ama hayalinizdeki kızıl elmada bir türlü devşirilmeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder