8 Eylül 2015 Salı

BİLİM VE YANILGI / TAHA AKYOL

Bilim 'kantiteler' yani ölçülüp sayılabilir, sınanabilir şeyler alemiyle ilgili. Bilgi ise gözlem, deney ve ölçüm yapılamayan, ancak sezilen, hissedilen, idrak edilen, inanılan 'kalitatif' alemle ilgili. İki farklı alan 'gerçek' ile 'hakikat' alanları. Biri diğerinin reddini gerektirmez.

Bilgi ile ideolojiyi ayırmanın bir ölçütü vardır: Test edersiniz, deneyden geçirirsiniz, önyargınızı sınarsınız. ...Fanatizmin bütün türlerindeki bu ideolojik körleşmenin temel zihni mekanizması, ideolojinin "bilgi" sanılmasıdır. Böylece ideolojiye 'yanılmazlık' atfedilmesidir. Halbuki bilim, bilginin yanlışlanabilmesi metodudur.

Hiçbir ideolojik şema öngörüldüğü gibi uygulanamaz. Bilimsel bilgi insanoğlunun çok yüksek bir zihni faaliyetlerinin eseri olduğu için, bu düzeye ulaşmamış zihinlerin ideolojiye müptela olması, her şeyi izah eden sahte bilimlere kapılması, yarı aydınlar için çok cazip geliyor. Zaten insanoğlunun astrolojiyi icat etmesi, astronomiyi keşfetmesinden öncedir.

Komplo teorileri özellikle kriz ortamlarında insan ruhuna uygun düşmektedir. Olayların son derece karmaşık çözümleri üzerinde kafa patlatmak yerine bir düşmana bağlamak ve sebepleri ruhlarımızı ateşleyebilmektedir.

Anlamak başlı başına önemli bir meseledir, çünkü anlamamız zihniyetimize göre değişir. Yıldızlardan astronomların ve astrologların anladıkları çok farklı değil midir?

Bilim zihniyetinden yoksun bütün 'her şey'ci yaklaşımların hatası şudur: Bilimsel düşünmenin temeli olan karmaşık sebepler sonuçlar ilişkisinin (illiyet, nedensellik bağının) var olup olmaıdğına bakılmadan bir alandaki teori ilgisiz ve ilişkisiz başka alanlara da yaygınlaştırılıyor, 'her şey'i kapsayacak şekilde aşırı genelleme yapılıyor.

Hindistan Tamil-Nadu bölgesi üzerine yapılan araştırma "Burada Hindular ile Müslümanların birlikte yaşadıkları çok sayıda köy var. Aralarında yoğun bir interaction var, symboisis halinde yaşıyorlar. Köyün ortak günleri, ortak merasimleri var. Şehre geldiklerinde evvela köyün ortak gün ve merasimleri kalkıyor! Bireyin yardımlaşma, dayanışma ihtiyacı artık aynı köyün mensupları olarak değil, etnisiteye göre oluşmuş semtlerde etnik bir biz duygusuyla karşılanıyor. Böylece biz ve ötekiler hissi doğuyor, güçleniyor. Ve etnisite sertleşiyor. (Şerif Mardin)

Medresede 'ilim' kutsaldı, ulvi idi. Onun için hayatın ihtiyaçlarını karşılama gayreti yerine hayatı kendine uydurma beklentisi anlamında medrese bilimi normatifti.

Siyasi ve ideolojik sorunların tartışılmasına boğulmuş "özgür" bir üniversite kesinlikle bilim üretemez, hatta bilimi boğar. Siyasi ve ideolojik tartışma olarak algılanan bir özgürlük anlayışı bilimin ve bilimsel düşüncenin düşmanıdır.

Japon ekonomisindeki aşarının sırrı, tek amaçlılıkta yatıyor. Grup her şey demek. Birey kendi isteklerinden daha yüce bir yarar uğruna vazgeçiyor. Kişisel başarısızlık topluma ihanet olarak görülüyor. Bu nedenle çok daha ağır bir biçimde hissediliyor ve intiharla cezalandırılıyor. (Cem Kozlu)

Hem iyi üniversite ve araştırma kurumları olacak hem bu kurumların bilimi kullanacak olan piyasayla ve sosyal organizasyonlarla dinamik ilişkileri olacak.

Sosyalizm 'bilimsel' olduğu için iflas etti. Çünkü Marksizmde bilim "her şey"in doğrusunu gösteren külli bir hakikat bir yanılmazlık olarak algılandı. O yüzden farklı olana şiddetle kapalıydı. Sosyalizmin bilim anlayışı Popper'in söylediği gibi yanlışlanabilir değildi, mutlak doğru idi. O zaman başka doğrulara da ihtiyaç olmaz! Artık zihinler dışarıya kapalıdır, dışarıdan öğreneceği, alacağı hiçbir şey yoktur, aksine dışarıda alçak namussuz burjuvazi vardır.

İmam Fahreddin Razi, geometri öğrenmek Müslümanlar için farzdır derken, 250 yıl sonra İmam Rabbani geometrinin faydasız olduğunu söyler. Bu dönemde Osmanlı akli ilimleri terk edip, fıkhi konularla meşgul olmuştur.

Maurice Lombard'ın aktardığına göre X. yüzyılda Müslüman tüccarlar hep eğitimli insanlardı. Şairler, yazarlar ve alimler de çoğunlukla tüccardı.

İslamiyet ve bilgi noktasında Akdeniz'in kaybı ve Moğol istilaları, bilime darbe indirmiştir. Daha çok medresede tutuculuk, içtihatın kapanması, fıkhın donması, bilginler arası irtibatın kesilmesi, ormanların azlığı...

Ortadoğuda masa sandalye geleneğinin bulunmama sebebi tahta kıtlığıdır. Tahta ve bilim arasında süper bir bağlantı vardır.

Osmanlıya felsefe ve bilimi getirenler Endülüs'ten tehcir edilip Osmanlı'ya iltica eden Yahudi alimler.

Resmi profesör unvanı, bilimin gerektirdiği profesörce düşünmeye sahip olmak için yetmiyor. Şerif Mardin hoca en yetkili olduğu konulardaki sorularımıza bile "şu şöyledir, şöyle olmalıdır" tarzında "kesin inançlı" cevaplar vermekten kaçınıyordu.

Osmanlı'ya matbaanın geç gelme nedeni, binlerce hattat, ciltçi, mürekkep-kağıt vs yapanları işsiz bırakmama endişesi olmuştur. Şeyhülislam matbaaya fetva vermiştir ama ayaklanmalar olmuştur. Lonca sistemi sınırlamaları matbaaya engel olmuştur.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder