1 Eylül 2015 Salı

FATIMA FATIMADIR / ALİ ŞERİATİ

İslam peygamberi dördüncü bir yolu(3 belirgin ıslah metodundan) tercih etmiştir. Toplumun nesilden nesile aktararak alışkanlık haline getirdiği, koruduğu, doğal olarak yapageldiği alışkanlıkların zahirine dokunmaksızın muhtevalarını, ruhunu, felsefesini, mantığını devrimci bir tarzda değiştirme yoluna gitmiştir.

İdealistler gerçekleri görmeyen, görmek istemeyen çocuk gibidir. Olmasını istemedikleri ve sevmedikleri şeylere gözlerini kapatırlar ve sanırlar ki görmedikleri şeyler artık mevcut değildir.

Realistler ise mevcut olan ve harici bir varlığı bulunan her şeyi (çirkin veya kötü olsa bile) kabul eder. Gördükleri şeylere iman ederler.

Bir kere toplumun fikri seviyesi ve bakış açısı geriledi mi, artık dindarı dinsizi, aydını gericisi, alimi cahili arasında fark kalmaz.

"Ezelde, payları taksim edenler arasında biz yoktuk. Öyleyse payın biraz umduğundan az diye eleştirme." (Hafız)

Birey artık özgür olmuş, bencilleşmiş, diğerlerine bir ihtiyacı kalmamıştır. Ardından "yalnızlaşmıştır". Toplumun diğer fertleri de aynı durumda olduğundan ona ihtiyaçları kalmadığı anda ondan kopmaya başlamıştır.

Batının toplumumuza yeni tüketim maddesi olarak sunduğu her ürün başka bir ürünü zaruri hale getiriyor.

...İslam'ın kendisine tanıdığı imkanlar bizzat İslam adına elinden alınmaktadır. Kadının toplumsal rolü "çamaşır makinesi", insani değeri de "çocukların annesi" seviyesine indirgenmiştir.

Kadını her şeyden mahrum ettiler, hatta İslam'dan ve dinden bile. Okuma yazması olmadığı için dedikodu yapmalıydı, yaptı da nitekim. ...Bu durum tıpkı şuna benzer: Önce bir kişinin elini felç edersiniz, ardından eli felç diye onu her şeyden mahrum edersiniz.

İffet adına, namus adına ve "Kadın çocuklarının eğitiminden sorumludur" bahanelerine sığınılarak yapılmıştır tüm bunlar... Tek işi evde perde arkasında oturmak olan, fikir yoksunu, kültürsüz, eğitimsiz bir kimse, hassas ve karmaşık bir ruh ve düşünce yapısına sahip olan çocuğun oldukça zor olan terbiye ve gelişimi konusunda ne yapabilir ki?

İslam'da şefaat 'kurtulmaya layık hale gelme' olayıdır, hak etmeden kurtuluşa erme değil. Kişinin kendisi şefaati şefaatçiden alarak yazgısını kendi değiştirmelidir. Yani tabiatını, mizacını öyle bir dönüştürmelidir ki alın yazısı da kendiliğinden değişsin.

Zulüm takva elbisesine büründüğü vakit tarihteki en büyük facia gelir.

Bir ruh kendi döneminin seviyesinin çok üzerinde ise eğer, halk tarafından anlaşılamadığı için yalnız kalır. Onun karakterinin yüceliği, zarafeti ve güzelliği, diğerlerinin karakter zayıflığını, çirkinliğini ve kofluğunu çıkarır ve onları aşağılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder