16 Eylül 2015 Çarşamba

KUR'AN IŞIĞINDA DÜŞÜNMEK / EBU HAŞİM HİCAZİ

Düşünmek suda yüzmeye benzer. Su olmadan yüzülmesi mümkün değildir. Üzerinde düşünülecek şey hakkında eğer önceden yeterli bilgiye sahip olunmazsa, o zaman düşünmek de mümkün olmaz. Düşünmenin temeli ilimdir.

Son devirde Müslümanların arasında ilme değil, alime kıymet verildi. Böylece alimler putlaştırıldı ve putlaştırılma ölçüsünce ilimden uzaklaşıldı.

Eğer doğruluk olmasaydı, hiç kimse yalanın peşinden gitmezdi. Eğer yalanı, yalan bilirse asla peşinden gitmez, ona inanmaz. Eğer dünyada adalet bulunmazsa zulmün olmasının da imkanı yoktur.

Herhangi bir şey bir yerde hidayet vesilesi olduğu halde, aynı şey başka bir yerde saptırma vesilesi olabilir. Mesela bir ihtiyar kadını imana doğru götüren mantık, fakülte bitirmiş bir gence karşı kullanılırsa onu imana götürmediği gibi, isyana götürür.

Filozofların sattıkları tek bir mal var ve alıcıları da belli bir kesimdir. Yunan filozofu Eflatun, akademisinin kapısına  "Buraya matematik bilmeyen giremez" levhasını asmıştı. Halbuki evrensel bir mektep olan dinler, özellikle İslamiyet bütün insanlığı kendi talebesi kabul eder ve akademisine çağırır.

İslam kanunlarının yeni asır için yetersiz olduğu iddia edildi. Acaba Pisagor'un tablosu 2000 sene önce hazırlandığı için eskiyip uygulanamaz duruma mı gelmiştir? Acaba adalet, yiğitlik, vefa, iyilik binlerce sene önceden beri söylendiği ve istendiği için demode mi olmuştur?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder