15 Temmuz 2015 Çarşamba

DUA / ALİ ŞERİATİ , ALEXIS CARREL

Bir rahip Don Alexis'e "Talebelerinize dua etmeyi öğretiyor musunuz?"diye sorar. O da şu cevabı verir: "Ben onlara bütün hayatlarını tek bir dua haline getirmelerini öğretiyorum."

"Dua hem şiddeti içermeli, hem sürekli ve ısrarlı bir biçimde ihlas ve samimiyeti, hem de bir tür saldırma durumunu ifade etmelidir. Tıpkı bir çocuğun annesinden ısrarla isteyişi gibi iste.

Bir kilisede toplu ibadetler bitmiş, tüm halk çıkmış, tüm sandalyeler boşalmıştı. Yalnız salonun en arka sıralarında bir kişi oturuyordu. Ne filozof, ne doktor, ne ruhban... Sade köylü bir adam! Papaz yanına giderek "Burada ne yapıyorsun?" diye sorunca "Ben O'na bakıyorum, O da bana." diye karşılık verdi.

Güçlü iman "yapar". Anahtarı bizde olmayan her kapalı kapı ki mahir ellerin hilesi ve dehasıyla açılmayan kapı, zorlu bir hamleyle de açılmaz ve bütün yüklenişler yetersiz kalır ancak aşkın inanç ve ihlasın mucizevi gücünün saldırı durumuna geçmesiyle kırılabilir, açılabilir.

Aşk emredince "imkansız" şey teslim olmak zorunda kalır.

Pratikte gördüğümüz dua eden insanların amel etmediği, amel edenlerinse dua etmediğidir.

Hangi insan, tüm isteme usullerine göre bir başkasından isterken aciz ve zilletin kötü ve nefret verdiğini duymaz? Oysa insanın gururunu kırarak, başını eğerek, huşu ve tevazuyla medh ve övgüyle bir yüce ve mutlak güçten -ki Allahtır- istemesi ne kadar güzeldir.

Aşk yalnızlığın doğurduğu, yalnızlık da aşkın doğurduğudur.

Duanın çaldığı, ancak yüzüne açılan kapıdır başkası değil...ve dua zekanın karanlık gecesine aşkın yaptığı bir hamle uzattığı bir ışıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder