Çocukluk ve yaşlılık birbirine benzer. Her iki durumda da
değişik nedenlerle insan oldukça savunmasız olur. Bedenimizin çevresinde
görünmez bir zırh oluşması ergenlik döneminde başlar. Gelişimi biraz
incininkine benzer, yara ne kadar büyük ve derinse çevresinde oluşan zırh da o
kadar güçlü olur. Ama sonra zamanla çok uzun süre giyilen bir giysi gibi en çok
kullanılan yerlerinden yıpranır, dikişleri atar ve ani bir hareket sonucu
yırtılır. Başlangıçta hiçbir şey fark etmezsin, zırhının hala seni sıkıca
sardığını sanırsın ama bir gün birdenbire aptalca bir şey karşısında bir çocuk
gibi nedenini bilmeden ağlamaya başlarsın.
Hayatın bir koşu dğeil, hedefi vurmak olduğunu söylediğimde
dehşete kapıldın, önemli olan zamandan tasarruf değil bir hedef bulmaktır.
Herkes en iyi tanıdığı dünyadan esinlenir.
Dil dişin ağrıyan yerine değer.( Atasözü)
Dışarıdan gelen fazlalıkları kendimize ait olmayanları
ayırıp attığımız zaman doğru yoldayız demektir.
Bir insanı yargılamadan önce gökte üç ay eskisiyinceye kadar
onun makosenleriyle yürü. (Kızılderili atasözü)
Çınarın altına oturduğunuzda kendiniz değil çınar olun,
ormanda orman, kırda kır, insanlar arasında insan.
Acıdan ölmektense bir hiçten ölmek daha kolaydır, acıya
isyan edebilirsin, hiçe hayır.
Çağdaş insanın bütün alışkanlıkları arasında günlük
gazeteleri okuması en kötü alışkanlık olarak sayılabilir derdi. Sabah ruhun en
açık olduğu anda gazeteler bir önceki gün dünyada yaşanmış olan bütün
kötülükleri insana akıtırlar.
Akmayan gözyaşları kalpte birikirler. Zamanla kabuk tutar ve
kirecin çamaşır makinesini tıkaması gibi kalbi tıkayıp felç ederler.
Yanlışlık yapmak doğaldır, ama bunlardan ders çıkarmadan
ilerlemek bir yaşamın anlamını yitirmesine yol açar.
İnsan nasıl inanç sahibi olabilir? diye sordum.” Buna çaba
gösterilmez, inanç kendi gelir. Sizin inancınız var ama gururunuz bunu kabullenmenizi
engelliyor, fazla soru soruyorsunuz basit olanı karmaşıklaştırıyorsunuz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder