6 Temmuz 2015 Pazartesi

FIRTINALAR / HALİL CİBRAN

Dün geri gelmeyecek bir düştür.

Hayat gençliğe yoldaşlık eden bir azim, orta yaşlılığa katılan bir ciddiyet, ihtiyarlığa tabi olan bir hikmettir.

Güneşle inatlaşan göz kör olur.

Başkaldırısız bir hayat ikbaharı olmayan mevsimler gibidir.

Hürriyetsiz hayat ruhsuz beden gibidir.

Nisanı kışın şamarı olmaksızın isteyen onu asla elde edemez.

Özgürlük uğrunda ölmek teslimiyet gölgesinde yaşamaktan daha şereflidir.

Kuşların bazı huyları insanda olsaydı, ne güzel olurdu. Fırtınalar insanların kanatlarını kırsa, başlarını parçalasa ne hoş olurdu. Oysa insan mayasında korku ve ödlekliği bulunduruyor.Fırtınayı uyanırken görüversin hemen yerin yarıklarına, mağaralara saklanıyor.

İnanmak bir şeydir, onu uygulamak başka bir şeydir. Çoğunluk denizmişçesine konuşur, fakat hayatı bataklıklara benzer.

Varlığın amacı, varlığın arkasındakilere özlem duymaktır. ,

Bir dalgacıgiller taifesi var. Bunlar insanları birbirlerinin farkında olmadan kendilerini çekiştirenlerdir. Fakat çekiştirmeyi şaka olarak adlandırırlar. Şakaysa ciddiyetin bir çeşididir ama bilmezler.

Dininiz riya, dünyanız iddia, ahiretinizse toz alma, ölüm bedbahtların rahatıyken siz niçin yaşıyorsunuz?

Ve benim açımdan kişisel hakikatlerin açığa vurulmasında duyulan haya doğulularca terbiye ismiyle bilinen bir çeşit riyadır.

İman gözüyle bakmayan, bu alemde sis ve dumandan başka bir şey göremez.

Siz kölelerin kafataslarından piramitler yaptınız ve piramitler şimdi insanlara, bizim ebediliğimizden sizin de faniliğinizden bahseden kumların üzerinde...

Hayat zani ama güzel bir kadındır. Kim onun zina yaptığını görürse artık güzelliğini beğenmez.

Kim sabaha şarkılarıyla katılmazsa, karanlığın oğullarındandır o.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder