11 Temmuz 2015 Cumartesi

MERHAMET / STEFAN ZWEIG

İki çeşit merhamet vardır: Zayıf, duygusal olanı, bir yabancının ıstırabı karşısında kalbin duyduğu üzücü sarsıntıdan bir an önce kurtulmak için gösterdiği sabırsızlıktır. Böyle bir merhamet acıyı paylaşmaz, ruhun yabancı bir acıya karşı kendini savunma içgüdüsüdür sadece. Asıl değerli olanı, duygusallıktan uzak, ama yaratıcı merhamettir, ne istediğini bilir, sabırla, acıyı paylaşarak gücünün son damlasına kadar, hatta gücünün de ötesinde her şeye katlanmaya kararlıdır.

Kişi bir başkasının acısını gerçekten kendi acısıymış gibi duyuyorsa, o güne kadar tanımadığı yabancısı olduğu en akıl almaz acıları bile kolayca duyabilir artık.

Bu dünyadaki en büyük kötülüğün kabalıktan, kötülükten değil, güçsüzlükten, yufka yüreklilikten doğduğunu anlıyordum artık. 

Sadece ölçemediğimiz, kavrayamadığımız şeyler bizi ürkütüyordu, sınırlı olan belirlenen her şeyse bizim için bir sınavdır, gücümüzün derecesini ölçer.

Vicdan hatırladıkça, hiçbir suç unutulmaz.

Umutsuzca seven biri ihtirasını önleyebilir, çünkü acısını kendi yaratmıştır, seven kişi bu duygusunu yenemezse, bundan yine kendisi suçludur. Sevmeden sevilen biri için ise hiçbir kurtuluş yolu yoktur, çünkü bunun ölçüsü,sınırı, onun elinde değil, gücünün ötesindedir. İsteyen karşınızdaki olursa, elden bir şey gelmezse bütün iradeler kırılır.

Eski kalın tıp kitaplarınında bütün tedavi yollarını kolayca bulduğunuz önceden denenmiş, ispatlanmış, tedavi edilebilir durumları ele almak çok daha rahat çok daha verimlidir. Bir yazarın yeni şeyleri deneyecek söylenilmeyenleri dile getirecek yerde önceden defalarca söylenenleri yazmak istemesi, yada bir düşünürün daha bilinmeyen ortaya konmamış şeylere kafa yormak dururken, çoktan bilinenleri yüzüncü defa ortaya atması kadar acıklı bir durumdur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder